On dakika içerisinde bira mira kalmayacak. | Open Subtitles | و خلال 10 دقائق، لن يكون هنالك احتمال لوجود الجعة |
Bir daha görüştüğümüzde şüphe falan kalmayacak. | Open Subtitles | اسمعي، بالمرّة القادمة التي تريني بها، لن يكون هنالك شكّ |
Bu tütsü yanıp bitene kadar öldürmediğim Çinli boksör kalmayacak! | Open Subtitles | بالوقت الذي تحترق بهِ هذهِ العصا إلى نهايتها. لن يكون هنالك ملاكمين صينيين لأنّي سأكون قتلتهم جميعاً. |
Gelecek sefere seni kurtaracak bir kurşun geçirmez cam olmayabilir. | Open Subtitles | في المرة القادمة ربما لن يكون هنالك زجاج مصفح لإنقاذك |
O, onların tek torunu. Asla başkası olmayabilir. | Open Subtitles | إنه حفيدهم الوحيد لن يكون هنالك آخر أبداً |
Sanırım gitarcı çocuğun orta yaşlı polisin değil, ki bu iyi bir şey eğer bir şey söylememeye karar verirsem babalık davası diye bir şey olmayacak. | Open Subtitles | وليس الشرطي المسن، وهو أمرٌ جيد لأنه لن يكون هنالك أمور أبوية إنْ قرّرتُ عدم إخباره |
Bu masadaki kimseye bir şey olmayacak. | Open Subtitles | لن يكون هنالك أي أثر، يقود إلى أي أحد، يجلس على هذه الطاولة |
Yeni işler keşfetmeliyim yoksa gelmen için bir sebep kalmayacak. | Open Subtitles | سأقوم بإيجاد بعض المهمات أو لن يكون هنالك حاجة لأن تأتي مجدداً |
Tren harekete geçtiğinde kaçacakları yer kalmayacak. | Open Subtitles | حالما يتحرك القطار، لن يكون هنالك معنً للفرار |
Sanırım artık meraklanmana gerek kalmayacak. | Open Subtitles | حسناَ, ربما لن يكون هنالك داعي للقلق حول ذلك لفترة اطول |
Neyin yanlış gittiğini ortaya çıkaramazsak, artık burada çalışan kalmayacak. | Open Subtitles | إذا لم تسمح لنا بمعرفة أين الخلل لن يكون هنالك زملاء بعد ذلك |
Kale düşerse saklanacak yer kalmayacak. | Open Subtitles | لن يكون هنالك مكان للاختباء إذا سقطت القلعة |
Yenilik isteyen kimse kalmayacak ve senin için, batıya göçmek isteyen Paradise gençlerine güzel bir mesaj olacaktı. | Open Subtitles | لن يكون هنالك طائفه جديده بعد ذلك و يالها من رساله تقوم بإرسالها للشباب في بارادايس |
Beni tekrar okula soktuktan sonra, babama anlatacak bir şey kalmayacak ki. | Open Subtitles | حالما تعيدني إلى هناك مجدداً لن يكون هنالك شيء لنخبره به |
Beni dinle, hiçbir kanıt olmayabilir ama sana söylüyorum gardiyana para ödedi ve bu konuda bir şeyler yapman gerek. | Open Subtitles | ربما لن يكون هنالك أي دليل ولكني أخبرك, لقد قام بالدفع لبعض الحراس وعليك أن تفعل شيء حول ذلك |
Çiftliği kaybedersem burada hiçbirimiz için gelecek olmayabilir. | Open Subtitles | إذا خسرت المزرعة فـ لن يكون هنالك مستقبل لأي منا هنا |
- Şey, belki başka bir zaman olmayabilir. | Open Subtitles | -حسناً، ربما لن يكون هنالك وقت آخر . |
Ama tartışılacak bir şey olmayacak. | Open Subtitles | و لكن لن يكون هنالك شيء لنقاشه |
- Onu kıracak bir şey olmayacak ki. | Open Subtitles | حسناً، لن يكون هنالك أي شيء يحاول كسره |
Dışarı çıkmaya çalışan bir şey olmayacak. | Open Subtitles | لن يكون هنالك شيئاً يحاول الخروج |