| Kendisiyle ilgili ya da kendine bir şeyi ya da aksini kanıtlaması gereken bir şeyi yok. | Open Subtitles | و لا يوجد لديه شيء ليثبته أو لينفيه عن نفسه أو لنفسه |
| Zorunda değildi. Hiçbir şey kanıtlaması gerekmiyordu. | Open Subtitles | لم يكن عليه فعل ذلك ليس لدى "جوي" أي شيء ليثبته |
| Bu sezon bir şeyleri kanıtlaması gerekiyor. | Open Subtitles | لديه شئ ليثبته هذا الموسم |
| Bir ayda üç kurbanla bir şey kanıtlamaya çalışıyor. | Open Subtitles | ثلاث ضحايا في شهر يعني ان لديه شيئ ليثبته |
| Bu adam bir şey kanıtlamaya çalışıyor. | Open Subtitles | هذا جانٍ مع أمر ليثبته |