Ona, gerçekte asla yaptıramayacağı bir şey yaptırtmak için ne gerekiyorsa söyleyecektir. | Open Subtitles | ثم سيقول أياً كان ما يتطلّبه الأمر ليجعلها تفعل شيئاً لم ولن تقوم به إطلاقاً |
Soygun gibi göstermek için kasayı boşalttı. | Open Subtitles | أخذ النقود من العداد ليجعلها تبدو كسرقة فحسب |
Sen bunu düzeltmek için onu almak için yeterli suçluluk gerekir. | Open Subtitles | تحتاجين لشعور كافى بالذنب ليجعلها تصلح ما أفسدته |
Kadın evli değilse, onu mutlu edecek bir adam arıyordur. | Open Subtitles | لو المرأة لم تتزوج فإنها تبحث عن رجل ليجعلها سعيدة |
O ne tür bir adam ki, Mo Ne'nin böyle davranmasına sebep oluyor? | Open Subtitles | أي نوع من الرجال هو ليجعلها تتصرف بهذه الطريقة ؟ |
İyi duruma gelmek için bir birleşme reaktörü arayacak. Şey... | Open Subtitles | سيحتاج الأمر إلى مفاعل إندماج النووي ليجعلها تعمل جيداً. |
Bulunamayan kırmızı çantayı çaldı, soygun süsü vermek için, çıkarken alarmı çaldırdı. | Open Subtitles | تسرق المحفظة الحمراء المفقودة يقوم بتعطيل جهاز الانذار في طريق خروجه ليجعلها تبدو و كأنها سرقة |
onu havaya sokabilmek için, aklına gelen her şeyi denemişti. | Open Subtitles | حاول فعل كلّ ما يستطيع فعله .. ليجعلها تميل للنوم معه |
Çok kötü oldu ama üstesinden gelecektir. onu susturmak için daha zorlayıcı bir sebebe ihtiyacı var. | Open Subtitles | كانت ستتخلص من ذلك, إنه يحتاج لسبب أكثر إقناعاً ليجعلها تصمت للأبد |
Annem, sanki bu çok normalmiş gibi hissedebilmek için büyük ve şatafatlı kahvaltılar hazırlamaya başladı. | Open Subtitles | أمي تريد عمل فطور كبير وراقي ليجعلها تشعر أن هذا طبيعي تماما |
Bahanesi her neyse, şüpheli kızı aracına atmak için bunu kullandı. | Open Subtitles | فلابد ان الجانى استخدمها ليجعلها تدخل مركبته |
Birileri onun benim gibi görünmesi için aklını çelmiş. | Open Subtitles | لقد تجاوز أحد ما الحدّ ليجعلها تبدو مثلي. |
Karısını inancından soğutmak için maazallah, ne yapmış kardeşim? | Open Subtitles | ماذا فعل لاسمح الله ليجعلها تتخلى عن إيمانها؟ |
Olması için hiç bir sebep yok, hele de geçirdiğimiz onca zamandan sonra hiç. | Open Subtitles | لا يوجد سبب ليجعلها كذلك ليس بعد كل ذلك الوقت الذي قضيناه جميعًا |
Evi sanması için bu sahte kulübeyi neden inşa etmiş? | Open Subtitles | و لمَ يبني كوخاً مزيّفاً ليجعلها تظنّ إنّها في البيت ؟ |
onu anlaması için, onunla bir tür iletişim kurmaya çalışıyordu. | Open Subtitles | لقد كان يحاول التواصل معها بشكل ما ليجعلها تفهمه |
Cinayet gibi görünmesi için sırtından vurdu. | Open Subtitles | فأطلق عليه النار من ظهره ليجعلها تبدو كجريمة قتل |
Bu yüzden eşyaya takılabilen küçük bir cihaz geliştirmelisiniz ve bu cihaz eşyaları buluta bağlayıp potansiyelini kilitleyip yeni bir işlev ekleyebilmeli. | TED | لذلك علينا تطوير جهاز صغير يمكن توصيله بكل الأشياء ليجعلها متصلة بالسحابة لزيادة إمكانياتها وإضافة وظائف جديدة. |