Evet ama Karakas, Bolivya'da değil, değil mi? | Open Subtitles | نعم, ولكن كاراكاس ليست في بوليفا أليس كذلك؟ |
Ama sonradan farkına varıyorsun ki, Belçika'da değil de güzel bir yerde olsaydı, daha çok insan görmeye gelirdi. | Open Subtitles | لو تخيلت أنها ليست في بلجيكا وكانت في مكان آخر جيد |
Şanslı paramı buldum. Kulağımın içinde değil. | Open Subtitles | انظروا، وجدت عملة الحظ خاصتي إنها ليست في أذني |
Milenyum sonrası orta yaş bunalımı kırmızı bir spor araba almak değildir. | TED | إن كارثة منتصف العمر بعد الألفية الثانية ليست في شراء سيارة رياضية حمراء. |
Zaten evinde de değil. | Open Subtitles | في وضع صعب هي ليست في البيت الأن |
New York'ta değil işte. Belki Chicago'dadır. | Open Subtitles | انها ليست في نيويورك ربما تكون في شيكاغو |
Çünkü görevin Paris'te değil Chuck. | Open Subtitles | لان مهمتك ليست في باريس تشاك |
Bangkok Sheraton'da değilmiş. | Open Subtitles | 'حسناً، إنها ليست في 'شيراتون بانكوك |
Hayır, bunun sözü verilmiş ama vizenin içinde yer almıyor. | Open Subtitles | لا، وعد بذلك ولكنها ليست في التأشيرة. |
Artık 14 yaşında değil. Kesin şunu. | Open Subtitles | ليست في الرابعة عشر بعد الآن، تجاوز الأمر. |
Jessica kadar zeki olmasa da onun kadar hırslı ve yırtıcı da değil. | Open Subtitles | حسناً، ليست في ذكاء جيسيكا ولكنها ليست في طمعها أو تطفلها أيضاً |
Evinde değil, Darryl'da değil, burada da her şey normal gibi. Bunun dışında. | Open Subtitles | أنها ليست في منزلها ، و ليست عند داريل كل شئ يبدو طبيعياً هنا |
Hayır, Veer aslında cenaze Hindistan'da değil. | Open Subtitles | لا يافير في الحقيقة هي ليست في الهند لذلك.. |
Sadece o da değil. Para evinde yok... | Open Subtitles | أجل، ليس ذلك فحسب، ولكن الـ50 ألف ليست في شقتها، |
Afrika'da değil, Türkiye'nin güneyinde arkeologlar devrimin neden kaynaklandığını keşfettiklerine inanıyorlar. | Open Subtitles | انها ليست في أفريقيا ولكن هنا في جنوب تركيا إن علماء الآثار يعتقدون أنهم اكتشفوا لماذا حدثت تلك الثورة. |
Arabanın içinde değil Delegeye kızgın | Open Subtitles | انها ليست في هذه السيارة أنها هناك مع الوفد |
Sorun pantolonun içinde değil Austin, kafanın içinde. | Open Subtitles | المشكلة ليست في سروالك يا أوستن، بل في رأسك. |
Kale içinde değil. Çok uzaklaşamadı. | Open Subtitles | هي ليست في الحصن ويصعب أن تكون قد ابتعدت كثيراً |
Şimdi, bunun önemi burada gördüğünüz teknik değildir. | TED | وتكمن الأهمية في هذا ليست في التقنية التي تستخدم هنا |
Uygunluk, gerçeklikle aynı şey değildir ve evrim denklemlerinin merkezinde bulunan gerçekliğin kendisi değil, uygunluktur. | TED | فاللياقة ليست نفسها كما هو الواقع نفسه واللياقة ليست في الواقع نفسها التي تتحدد في معادلات التطور. |
Sadece beyninde de değil. | Open Subtitles | انها ليست في دماغه على الإطلاق. |
Karteller Los Angeles'ta değil. | Open Subtitles | عصابات المخدرات المكسيكية "ليست في "لوس أنجلوس |
Seattle Pres'te değil, benim evde. | Open Subtitles | هي ليست في "سياتل غريس". إنها في منزلي. |
Görünüşe göre kendisi Tokyo'da değilmiş. | Open Subtitles | تبدو انها ليست في طوكيو بعد كل هذا |
Bu okulun derslerinde terbiyesizlik yer almıyor, Bayan Kowalsky! | Open Subtitles | السوقية ليست في منهج الاكاديمية (ا نسة (كوالسكي |
- Yapma Catherine, 15 yaşında değil kadın. | Open Subtitles | لا اصدقك ياكثرين انها ليست في الخامسة عشر من عمرها |