Bu yalnızca çalışmakla ilgili değil. | Open Subtitles | انها ليست مسألة الدراسة وحدها. |
Yani bunun yetenekle ilgisi yok. | TED | إذًا، فإنها ليست مسألة موهبة. |
Ama holding sahibi bir kodamanın karısı olmak şahsi bir mesele değil. | Open Subtitles | لكن، تُصبح الزوجة لتكتل كبير ليست مسألة شخصية. |
Ben de seni sevmeyeceğimden eminim. Kişisel bir şey değil. | Open Subtitles | و أنا واثق أنني لا أحبك أيضاً ليست مسألة شخصية |
Önemli bir şey yok. Güvenlikle ilgili ufak bir sorun. | Open Subtitles | ليست مسألة هامّة، مجرّد مشكلة أمنيّة صغيرة |
Bunun insanları bilgilendirmemekle alakası yok. Bu, insanları hayatta tutmakla alakalı. | Open Subtitles | ليست مسألة إبقاء الناس بالظلام، بل إنها مسألة إبقاء الناس أحياء. |
Bu sporculukla ilgili değil. Bunu anlamıyor musun? | Open Subtitles | هذه ليست مسألة روح رياضية ألم تفهم ذلك؟ |
İfaden, onun doğru ya da yanlış olması ile ilgili değil, Alicia. | Open Subtitles | " الشهادة ليست مسألة صحيح وخاطئ " أليشيا |
Parayla ilgili değil. | Open Subtitles | إنها ليست مسألة مال |
Bunun isteyip istememekle bir ilgisi yok. | Open Subtitles | انها ليست مسألة من يريد أو لا يريد |
Bunun birkaç numara öğrenmekle ilgisi yok. | Open Subtitles | إنها ليست مسألة تعلم بعض الحيل |
Sıkıntı yok, mesele değil. önemli değil, unut gitsin. Tamamdır. | Open Subtitles | ـ لابأس، هذه ليست مسألة ذات شأن، إنسي الأمر |
Bu şahsi bir mesele değil. Bilimin ilerlemesi için. | Open Subtitles | إنّها ليست مسألة شخصيّة، بل لأجل تقدّم العلم. |
Rafi, bu büyütülecek bir şey değil, tamam mı? Bunu atlatman lazım. | Open Subtitles | إنها ليست مسألة كبيرة عليك أن تتجاوزي الموضوع |
Sıkıntı veren, ırk olmadıkça, ırkla ilgili bir şey değil. | Open Subtitles | ليست مسألة عرقية إلا إن كانت السخافة عرق |
Önemli bir şey yok. Güvenlikle ilgili ufak bir sorun. | Open Subtitles | ليست مسألة هامّة، مجرّد مشكلة أمنيّة صغيرة |
Büyütülecek bir şey yok. Sadece gözünü ayırmayacaksın. | Open Subtitles | ليست مسألة خطيرة يجب فقط أن تراقبهم |
RICO'dan kurtulmanın silah ya da uyuşturucuyla bir alakası yok. | Open Subtitles | التخلص من القضية ليست مسألة أسلحة أو مخدرات |
Bunun bir şeyler görmekle alakası yok. Ciddi halüsinasyon görmekten bahsediyoruz. | Open Subtitles | إنها ليست مسألة تخيلات بل أصبحت هلوسات خطيرة |
Probleme duygusal bakmamalı düşman asla onlara sahip olmadı | Open Subtitles | هذه ليست مسألة عاطفية ولم تكن كذلك يوماً |
evet, onu annemin hesabına işlettim. bu--bu önemli değil. | Open Subtitles | نعم، لقد حاسبت ببطاقة أمي الائتمانية ليست مسألة كبيرة |
Ama deniz buzu kaybı sadece kutup bölgesini ilgilendiren bir konu değil. | Open Subtitles | لكن فقدان جليد البحر ليست مسألة تتعلق بالقارة الشمالية فحسب، |
Bu ufak bir sorun değil. | Open Subtitles | هذه ليست مسألة بسيطة الثورة هي قوتنا |
5. sınıf düzeyindeki kızlar, matematik ve fen dahil olmak üzere her derste erkeklerden daha başarılı. Bu nedenle; bu bir yetenek meselesi değil. | TED | حسنا، على مستوى الصف الخامس، تتفوق الفتيات بشكل روتيني على الأولاد في كل مادة، بما في ذلك الرياضيات والعلوم، إذن هذه ليست مسألة قدرة. |
Bir suç örgütünün filoda gelişip büyümesine izin vermek seçim meselesi değildir, Yüzbaşı. | Open Subtitles | سواء سمحنا أم لم نسمح بمشروع إجرامى للإزدهار على متن هذا الأسطول فهي ليست مسألة إختيار يا كابتن |