Rob, o yalnız değil. Yanında bir kız var. Onu gördüm. | Open Subtitles | روب هو ليس بمفرده هناك فتاه معه أنا رأيتها |
Onun yanına dahi yaklaşamayacaksın. O yalnız değil. | Open Subtitles | لن تقترب منه أبداً فهو ليس بمفرده |
İki kalp atışı var. yalnız değil. | Open Subtitles | اثنين من النبضات القلبية انه ليس بمفرده |
Tek başına değil. Biri sesleniyor. | Open Subtitles | إنه ليس بمفرده هناك شخص ما يناديه |
yalnız olmadığını çünkü benim yanında olduğumu söylüyordu. | Open Subtitles | لذلك كان يعرف انه ليس بمفرده لانه يمتلكني |
Raees yalnız değil, Efendim! Yanında basını da getirmiş. | Open Subtitles | رئيس ليس بمفرده ياسيدي - لقد أحضر الصحافة - |
Orada yalnız değil. | Open Subtitles | أنه ليس بمفرده فوق |
Mike Doyle. O yalnız değil. | Open Subtitles | مايك دول, كما أنه ليس بمفرده |
Evet, ama yalnız değil. | Open Subtitles | أجل، لكن ليس بمفرده. |
Görünüşe göre Tyson bu gece yalnız değil. | Open Subtitles | يبدو أن "تايسون" ليس بمفرده الليله. |
...yerini saptadım ve yalnız değil gibi görünüyor. | Open Subtitles | لكني رصدت (فاندال سافاج)، ويبدو أنه ليس بمفرده |
- İçimden bir ses de yalnız değil diyor. | Open Subtitles | أشعر أنه ليس بمفرده |
- Çünkü... yalnız değil. | Open Subtitles | -ولم لا؟ -لأنه ليس بمفرده |
Kendisi yalnız değil. | Open Subtitles | أنه ليس بمفرده ... |
- yalnız değil. | Open Subtitles | إنه ليس بمفرده |
Liam yalnız değil. | Open Subtitles | حسناً، (ليام) ليس بمفرده |
yalnız değil. | Open Subtitles | أنه ليس بمفرده |
Ama Tek başına değil. | Open Subtitles | ولكن ليس بمفرده |
Tek başına değil, tatlım. | Open Subtitles | ولكن ليس بمفرده |
Kral'ın yalnız olmadığını unutmayalım. | Open Subtitles | ~ دعونا لاننسى, الملك ليس بمفرده |
Zaikin yalnız olmadığını söylemişti. | Open Subtitles | زيكن قال إنه ليس بمفرده |