Bakın Bayan Allen, çektiğiniz sıkıntılar için üzgünüm ama bu bir kanıt değil. | Open Subtitles | آنسة آلن، آسف على متاعبك لكن هذا ليس دليل |
Testler kanıt değil._BAR_ Hep hatalar yapılıyor. | Open Subtitles | التحليل ليس دليل كامل قد تحدث اخطاء |
Bu kanıt değil, Shlomo. | Open Subtitles | هذا ليس دليل شلومو |
Bu arada, o ADEX'i Harrison diye çağırsa bile bu onun Harrison Hill olduğunu kanıtlamaz. | Open Subtitles | وعلى اي حال , لو ادعت ان هاريسون اديكس هذا لا يعني انه هاريسون هيل هذا ليس دليل للطباعة |
O insanları Mario'nun öldürdüğünü kanıtlamaz ki bu. | Open Subtitles | هذا ليس دليل على أن ماريو قتل هؤلاء الرجال. |
Tabii bu yangında kimin öldüğünü göstermek için yeterli bir delil değil. | Open Subtitles | هذا ليس دليل كاف ليبين من مات فى الحريق. |
Geçerli bir delil değil. | Open Subtitles | انه ليس دليل فعال - |
- Söylenti, kanıt değil. | Open Subtitles | هذا قول ليس دليل |
Bu bir kanıt değil. | Open Subtitles | هذا ليس دليل على ذلك. |
Dr. B olsa "kanıt değil", derdi. | Open Subtitles | كما تقول (د. بي) " ليس دليل". |
- Bu bir kanıt değil. | Open Subtitles | - هذا ليس دليل . |
Bu bir şey kanıtlamaz. | Open Subtitles | هذا ليس دليل قاطع |
Bu hiçbir şeyi kanıtlamaz. | Open Subtitles | وهذا ليس دليل على شيء |