"ليس سبباً" - Traduction Arabe en Turc

• sebep değil
• neden değil
• bir mazeret değil
• neden yok
• neden olamaz
• sebep olamaz

Ama sadece sizinle birlikte iblislerle dövüşmesi için onu istemeniz taşınması için yeterli sebep değil.
لكنني سأقول لكم هذا ، رغبتكم بجعلها تحارب المسعوذين معكما ليس سبباً كافياً لجعلها تنتقل إلى هنا

Savunmasına çalışmamak için bir sebep değil bu.
ذلك ليس سبباً كافياً لنتوقف عن الدفاع عنها

Bunun için üzgünüm aşkım ama bu okulu asman için bir sebep değil.
يؤسفني ذلك يا حبيبتي لكنه ليس سبباً لترك المدرسة

Bu onlara hareket çekmen için yeterli bir neden değil.
هذا ليس سبباً كي ترفع بوجهه اصبعا ثلاثية

İntikamsa nedenin iyi bir neden değil bu, güven bana.
لإن إن كان هذا للإنتقام فهذا ليس سبباً جيداً ثقي بي

- Herkes batırır, Saul. Ama bu kendine tamamen saygısızca davranman için bir mazeret değil.
لكن هذا ليس سبباً كي تعامل نفسك باحتقار

Marty Amca pek de babalık yapacak biri değildi. Evet ama hala onu öldürmek için bir neden yok.
أجل , لكن بالرغم من ذلك فهذا ليس سبباً كافياً لقتله

Annesi ölmüş, kabul ediyorum ama bu O'na bir mazaret, neden olamaz.
أضمن لك أن أمه كانت تحتضر، هذا ليس سبباً, هذا ليس عذراً لكل شيء

Ewoklar'i sevmemesi biriyle çikmamak için sebep olamaz.
اجلس فكره الـ " إيواكس " ليس سبباً لعدم مواعدة شخص ٍ ما

- Bu, kadın dövmek için sebep değil. - Değil ama sonunda oraya varıyor.
هذا ليس سبباً لضرب سيدة - ليس هذا, لكن ينتهي بك المطاف بفعل هذا -

- İyi bir sebep değil. - Ama gerçek bu.
إن هذا ليس سبباً جيداً إنها الحقيقة

Bu pek yeterli bir sebep değil. Hatta bir sebep bile değil.
هذا ليس سبباً كافياً هذا ليس سبباً

Bu, boşanmak için geçerli bir sebep değil.
و لكن هذا ليس سبباً وجيهاً للطلاق.

Yine de beni davet etmemesi için geçerli bir sebep değil.
يبقى .. ذلك ليس سبباً لعدم دعوتي

Tabii ki var ama olması içeri girmen için bir neden değil.
بالتأكيد. ولكن هذا ليس سبباً لدخولك إلى هناك

Bu, gözden düşmemesi için bir neden değil.
هذا ليس سبباً كافياً للعفو عنه

Komplo için bir neden değil bu!
هذا ليس سبباً لكي تلفق التهمة لوالدك

Evet ama bu onların benim oraya yeni biri getirmemi istememeleri için bir neden değil.
أجل، لكن ذلك ليس سبباً له و (جيني) ليفكرا أنني لا استطيع إيجاد أحد آخر لأخذه

Bu hiç iyi değil. İyi bir mazeret değil.
ذلك ليس جيداً ، ذلك ليس سبباً جيد

Senin için doğru olan adamdan vazgeçmen için bir neden yok.
لكن ذلك ليس سبباً للتخلي عن الرجل الملائم لكِ

- Orada dur bakalım, bu neden olamaz.
- انتظري، هذا ليس سبباً.

Ewoklar'ı sevmemesi biriyle çıkmamak için sebep olamaz.
اجلس فكره الـ " إيواكس " ليس سبباً لعدم مواعدة شخص ٍ ما