Aslında bu alanı anlamak çok kolay değil çünkü yepyeni bir şeyin oluşumunu anlamaya çalışıyoruz, daha önce olmayan bir şeyin, ipucumuz bile yok buna dair. | TED | ليس سهلًا توقع هذا الفضاء لأننا نحاول توقع حدوث شيء جديد تمامًا، شيء لم يحصل من قبل، لهذا ليس لدينا أدنى فكرة عنه. |
Fakat sizi uyarmalıyım ki bu kolay değil. | TED | لكن لا بد لي من تحذيركم: هذا ليس سهلًا. |
Aslında hayır, kolay değil; kendisi karikatür olan bir adamın karikatürünü yapmak kolay değil. | TED | في الحقيقة، إنه ليس سهلًا أن ترسم بسخرية شخصًا هو نفسه كاريكاتير. |
Sessizliği kırmak hiç kolay değildir ve dünyada yaşadığın bölgeye göre bir tecavüzü dile getirmek ölümcül bile olabilir. | TED | كسر حاجز صمتك ليس سهلًا على الإطلاق، واعتمادًا على مكان وجودك في العالم، قد يكون تحدثك علنًا عن الاغتصاب مميتًا. |
Bu durum birbiriyle geçinemeyen ebeveynler için de kolay değildir. | TED | وذلك ليس سهلًا على الآباء الذين قد لا يتكيفون مع الوضع. |
Ortamdaki en akıllı insan olmak kolay değildir. | Open Subtitles | ليس سهلًا أن تكوني الأكثر ذكاءً في الغرفة. |
Biliyorsun, bunu istemek benim için kolay değil. | Open Subtitles | كما تعرف، هذا الطلب ليس سهلًا بالنسبة لي. |
Polis maaşıyla bir aileyi geçindirmek kolay değil. | Open Subtitles | ليس سهلًا تربية عائلة براتب شرطي ضربنا هؤلاء الفارّين بالأسلحة |
kolay değil. Özellikle bu vakada. | Open Subtitles | أعلم أنه ليس سهلًا, خصوصًا في هذه الحالة, |
Çitalar karadaki en hızlı yırtıcılar ve patlayıcı hızlarını yakalamak için doğru zamanda doğru yerde olmak kolay değil. | Open Subtitles | الفهود هي أسرع مفترسي الأرض فاختيار المكان و الوقت المناسبين لالتقاط عدوها فائق السرعة ليس سهلًا |
Yani onca şeyi bir araya getirmek hiç kolay değil. | Open Subtitles | اعني، تجميع كل تلك القطع المتحركة ليس سهلًا |
Yine de, Tanrı'nın bir evinin önbellek olarak kullanılabilmesi benim için kolay değil. | Open Subtitles | مع هذا ليس سهلًا أن يستخدم بيت الرب كـ مخبأ |
Bunun üzerinde çalışıyoruz ama bu kolay değil. | TED | نعمل على ذلك، ولكن هذا ليس سهلًا. |
Bu belki daha az ilgi çekici, ama biz devletlerin birlikte çalışmasını sağlamaya çalışıyoruz ve bu kolay değil. Bu işin mali durumu federal devletlerle başlıyor, | TED | ربما هذا أقل إثارة للاهتمام، لكننا نحاول إدخال الحكومات في كل العمل سويًا، وذلك ليس سهلًا. اقتصاديات هذا هي أن تبدأ مع الحكومات الفيدرالية، |
Çalışan bir adamsan, bu o kadar da kolay değil, Tara. | Open Subtitles | -الأمر ليس سهلًا إن كان المرء رجلًا عاملًا يا (تارا ). |
Cezaevi kurumlarını yönetmek kolay değildir. | Open Subtitles | إدارة السجون والمنشآت الإصلاحية ليس سهلًا. |
- Ama bir çocuğu kaybetmek kolay değildir. | Open Subtitles | ولكن ليس سهلًا أن تفقدين طفلًا هكذا |
(Kereviz veya donmuş marul kırma sesi) (Gülme sesi) Doğru sesleri çıkarmak her zaman süpermarkete gidip meyve bölümüne geçmek kadar kolay değildir. | TED | (كسر خس مجمد أو كرفس) (ضحك) صنع الأصوات الصّحيحة ليس سهلًا دائمًا كزيارة إلى المتجر والتوجّه إلى قسم الخضار. |