Bir daha benimle konuşmak zorunda değilsin - eşyalarımı toplayacağım - | Open Subtitles | ليس عليك التحدث معي ثانيةَ سوف أحزم أغراضي |
Sen konuşmak zorunda değilsin ama benim konuşmama izin ver. | Open Subtitles | ليس عليك التحدث ن ولكنك ستجعلنى اتحدث |
Seni korumak için geldik. Baban hakkında konuşmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | ليس عليك التحدث عن والدك إن لم ترد ذلك |
-Bak istersen konuşmana gerek yok | Open Subtitles | ليس عليك التحدث عن الأمر ان لم تكن تريد ذلك |
Kendini kurtarmak, bağlarını koparmak için onunla konuşmana gerek yok. | Open Subtitles | ليس عليك التحدث إليه لإنقاذ نفسك ولقطع علاقاتك |
Biliyor musun, ağzın doluyken konuşmamalısın. | Open Subtitles | كما تعلم، ليس عليك التحدث وفمك ممتلىء هذا فظ للغاية، هيّا |
İstemiyorsan, konuşmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | ليس عليك التحدث إن لم ترد ذلك. |
Onunla konuşmak zorunda değilsin, Perry? | Open Subtitles | ليس عليك التحدث معه حسناً ؟ |
- Onunla konuşmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | حسنًا ، ليس عليك التحدث معها |
Onlarla konuşmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | ليس عليك التحدث معهم |
Sorun değil. konuşmana gerek yok. | Open Subtitles | حسنا ليس عليك التحدث |
Benimle çocukmuşum gibi konuşmana gerek yok. | Open Subtitles | ليس عليك التحدث الي وكأني طفل |
Benim adıma konuşmana gerek yok, Niles. | Open Subtitles | " ليس عليك التحدث عني " نايلز |
Evet sen konuşmamalısın. | Open Subtitles | ليس عليك التحدث أبداً |