Karın bu konuda ne düşünüyor? Bunu bilmek zorunda değil. | Open Subtitles | حسناً، ليس عليها أن تعرف فقد نجح الأمر لـ12 عاماً |
Ama kararını şu an vermek zorunda değil, değil mi? | Open Subtitles | ولكن ليس عليها أن تقرر في هذه اللحظة ، حسناً؟ |
Bir pencere sadece bir pencere olmak zorunda değil. | TED | النافذة ليس عليها أن تكون مجرد نافذة بعد الآن. |
Evet. Ona söyle tekrar görüşme yapmak zorunda değil. | Open Subtitles | أجل، إخبريها انّ ليس عليها أن تعيد المثابلة مُجدّدًا. |
Geçmişe dönüp boku yemiş kellemi düzeltemem ama daha en baştan bu kadar da sert olmak zorunda değil, değil mi? | Open Subtitles | لا يمكنني أن أعود بالزمن وأصلح عقلي المشوش ليس عليها أن تكون مستاءة بالأساس, لا؟ |
Ama yalnız olmak zorunda değil. Onunla konuşabilirsin. | Open Subtitles | لكن ليس عليها أن تكون وحيدّة يمكنك الحديثُ معها |
Ama işin aslı, pahalı olmak zorunda değil. | Open Subtitles | لكن حقيقة الأمر هي أنّ ليس عليها أن تكون مكلِفة، |
Zahmetli olmak zorunda değil. | Open Subtitles | ليس عليها أن تكون مزعجة ليس عليها أن تكون صعبة، |
Denizci olmaktan? Olmak zorunda değil. | Open Subtitles | ليس عليها أن تعرف شـيء عن البحرية |
Bu fotoları görmek zorunda değil. Ortadan kaldırırım. Yemin ederim. | Open Subtitles | ليس عليها أن تشاهد الصور سأضيعها , أعدك |
Zor olmak, zaman almak zorunda değil. | Open Subtitles | ليس عليها أن تكون مستهلِكة للوقت. |
Seçim yapmak zorunda değil. | Open Subtitles | ليس عليها أن تختار. |
Burada bulunmak zorunda değil. | Open Subtitles | ليس عليها أن تكون هنا |
-O yalnız kalmak zorunda değil... | Open Subtitles | ليس عليها أن تكون |
Bunu sana açıklamak zorunda değil. | Open Subtitles | (هي ليس عليها أن تخبرك (سكوات |