Adam Warren'ın DNA testini yapan City Memorial'deki doktor Öyle biri yok. | Open Subtitles | الطبيب فى مصحة المدينة الذى أجرى تحليل الحامض النووى لأدم ليس له وجود |
- Öyle biri yok. | Open Subtitles | - ليس له وجود - |
Benim için, o adam hiç var olmadı. | Open Subtitles | بالنسبة لي، ذلك الرجل ليس له وجود. |
Richard Ellison hiç var olmadı. Kişisel dosyasını ben düzenledim. | Open Subtitles | (ريتشارد أليسون)، ليس له وجود لقد غيرتُ ملف حياتها الشخصية |
Rus Elçiliği'nden beri peşinde olduğum hayaletin dairemde olduğunu ve aslında Var olmayan bir suikastçının biz onu durdurmadığımız takdirde bu gece birisini öldüreceğini mi? | Open Subtitles | ان الشبح الذي كنت الاحقه منذ حدث السفاره في شقتي, ويقول ان هناك قاتل ليس له وجود سيقوم بقتل احدما هذه الليله الا اذا اوقفته؟ |
Var olmayan bir şeyin promosyonunu yapmak imkânsızdır. | Open Subtitles | لامجال لأن للترويج لشىء ليس له وجود. |
Modern fizikte, zamanın gerçekten var olmadığını saptamak için büyük bir hareket var, çünkü verilerle çok uygun değil. | TED | هناك حركة كبيرة في الفيزياء الحديثة للحسم أن الوقت ليس له وجود حقاً, لأنه غير مناسب لأن يكون له بنية, |
Ama Öyle biri yok. | Open Subtitles | -ولكن ليس له وجود |
...Öyle biri yok. | Open Subtitles | ليس له وجود |
- Öyle biri yok. | Open Subtitles | ليس له وجود . |
- Öyle biri yok! | Open Subtitles | - ليس له وجود |
Şey, bu durumda belki de o hiç var olmadı. | Open Subtitles | ربما إذن ليس له وجود نعم ... |
Var olmayan bir virüsten bahsediyorsunuz yani. | Open Subtitles | أنت تتحدث عن فيروس ليس له وجود |
Var olmayan bir adam. | Open Subtitles | رجل ليس له وجود. |
Henüz Var olmayan bir bölgede. | Open Subtitles | في مجال ليس له وجود بعد |
Var olmayan bir şey istiyorsun. | Open Subtitles | أنت تريد شيئا ليس له وجود . |
Arkadaşlarımın çoğu öyle biri olmadığını düşünüyor. | Open Subtitles | نصف النادى يظنون أن ليس له وجود |
var olmadığını bildiğim Tanrı'ya, arabanın altında kalayım diye dua ediyorum. | Open Subtitles | أصلّي لإله ليس له وجود بأن تدهسني سيّارة... |