Bu arada, bu kadar yemeği bitirmenin hiçbir şekilde imkanı yok. | Open Subtitles | حسناً، أنت تعلمُ أنهُ ليس هُناك أيّ أمل أن نُنهي كل هذا الكمّ من الطعام. |
Burada senin bir oy hakkın yok, öyle değil mi? | Open Subtitles | إذن، أعتقد أنّه ليس هُناك أيّ فائدة من طلب تصويتكِ، أليس كذلك؟ |
Demir tozu ya da politan izi yok. | Open Subtitles | ليس هُناك أيّ آثار لغبار فولاذي أو أيّ مُلوّثات أخرى. |
- Sarı kutu var ama içinde düğme falan yok. | Open Subtitles | هُناك صندوق أصفر، لكن ليس هُناك أيّ مُحوّلة داخله. |
Hala kayıp çocuk bildirimi yok. | Open Subtitles | ليس هُناك أيّ بلاغٍ عن طفل مفقود بعد. |
Cinayet ve şehvet dışında bir şey yok. | Open Subtitles | ليس هُناك أيّ شيء سوى القتل والشهوة. |
Aslında öyle bir şey yok, değil mi? | Open Subtitles | حسنٌ، ليس هُناك أيّ تهديد صحيح؟ |
Yapabileceğin bir şey yok. | Open Subtitles | ليس هُناك أيّ شيء بمقدورك فعله. |
Hayır, henüz bir gelişme yok ama iyi haber şu ki sanırım beni aralarına kabul ettiler. | Open Subtitles | كلاّ، ليس هُناك أيّ تقدّم بعد، لكن الأخبار السارّة هي... يبدو أنّهم قد تقبّلوني كفردٍ منهم. |
Planlı bir tatbikat yok. | Open Subtitles | ليس هُناك أيّ تدريب مُحدّد اليوم. |
Endiselenecek bir sey yok. | Open Subtitles | ليس هُناك أيّ شيء يدعو للقلق. |
Görecek hiçbir şey yok. | Open Subtitles | ليس هُناك أيّ شيء لتراه. |
Pişmanlığım yok. | Open Subtitles | ليس هُناك أيّ ندم. |
yok fiyatları var. | Open Subtitles | ليس هُناك أيّ صفقات. |
Tek bir ölü Türk yok. | Open Subtitles | ليس هُناك أيّ تركيّ بينهم |