Hatta diğer iblislerle tanışmak için, onunla dışarı bile çıktım. | Open Subtitles | حتى حاولت أن أجعله يخرج ليقابل لشياطين الآخرى |
Babamı görmeye getirdim. Tarih kendini tekrarladı sanki. | Open Subtitles | إصطحبته ليقابل أبي فكنت كمن شاهد التاريخ يعيد نفسه |
Sarah ile görüşmek için birisini istiyorum, onu tanıyan birisini. | Open Subtitles | انا اريد شخصا ما ليقابل ساره شخصا تعرفه هى |
Hızlıca gitmesi için Carter, İngilter'deki Lord Carnarvon'a bir telgraf gönderdi ve yardımseveriyle buluşmak için Cairo'ya gitti ama çıktığında bazı garip olaylar oldu. | Open Subtitles | أرسل كارتر برقية عاجلة إلى اللّورد كارنارفون في إنجلترا لكي يعود إلى مصر سريعاً وغادر كارتر إلى القاهرة ليقابل مموله |
Ve sen Ölen adamın oraya biriyle buluşmaya gideceğini mi düşünüyorsun? | Open Subtitles | وأنت تعتقد بأنَ الميَت كان يخطَط هناك ربَما ليقابل أحَدهم؟ |
Ve sonra birkaç adamını Lord Buckingham ile buluşması için gönderdi. | Open Subtitles | وبعد ذلك ارسل رجل ليقابل هذا اللورد بكنغهام عندما تدخل الباخرة |
Şuna bak! Şimdi Briggs'la beraber Williams'la görüşmeye gidiyorlar. | Open Subtitles | كما ترى, الان "بريغس" سيأخذه ليقابل ويليام؟ |
İşte ölüm, kurbanıyla şimdi buluşacaktı. | Open Subtitles | الآن فقط... هل كان الموت ليقابل ضحيته ؟ |
Yeni erkek arkadaşım Aaron herkesle tanışmak için buraya geliyor, ve birşeye söz vermeni istiyorum. | Open Subtitles | صديقي الجديد آرون في طريقه الى هنا ليقابل الجميع واريدك ان تعدني بشيء |
Ailemle birlikteydim. O da kızlarla tanışmak için oradaydı. | Open Subtitles | كنت هناك مع عائلتي وهو كان هناك ليقابل البنات |
Sanırım erkek kardeşin kızlarla tanışmak için komanı bahane olarak kullandı. | Open Subtitles | أعتقد أن أخيك استغل غيبوبتك كعذر ليقابل الفتيات. |
o halde köprüye, sevgilisini görmeye gitmiştir. | Open Subtitles | إذاً، لابدّ أنه توجّه إلى الجسر ليقابل فتاته |
Miyadı dolmuş ve yaratıcısını görmeye gitmiş. | Open Subtitles | أنتهت صلاحيته و ذهب ليقابل خالقه |
Taliban, ABD'den yetkililerle görüşmek için Dışişleri Bakanlığı'nda. | Open Subtitles | يزور وزارة الخارجية الأمريكية ليقابل رسميين من الولايات المتحدة |
Pazar sabahı bir müşteriyle görüşmek için Chancery Otelindeymiş. - Kim? | Open Subtitles | لقد كان في فندق السافرة صباح الإثنين ليقابل زبون |
Büyükelçi Faxon onu iletecek ve bir Aschen delegasyonu ile Senator Kinsey'le buluşmak için dönecek. | Open Subtitles | السفير فاكسون سوف يسلمها ويرجع بمفاوضة مع الأشوريين ليقابل السيناتور كينسى |
Gecikti sadece. Bizimkilerle buluşmak için kuzeye gitti. Gelecektir. | Open Subtitles | لقد تأخّر لا غير، لقد سافر للشّمال ليقابل بعض أقربائنا، سيأتي لا محالة |
buluşmaya gidiyor olmalı. | Open Subtitles | هو يجب أن يكون فى طريقه ليقابل عميله |
Belki Lau'yu arayan kişiyle buluşmaya gelmiştir. | Open Subtitles | ربما أتى إلى هنا ليقابل من اتصل به (لاو) |
Saatlerdir kendi kendine pratik yapıyordu ben de yatağa gidiyordum ve bana lobiye inip diğer oyunculardan biriyle buluşması gerektiğini söyledi. | Open Subtitles | إنهكانيمارستمارينالأيديلساعات.. ، وكنت ذاهبة للنوم. وقال أنه ذاهب إلى الردهة ليقابل أحد اللاّعبين الآخرين .. |
Darko, Vegas'a götüreceği kızla buluşması için onu bırakmamı istedi. | Open Subtitles | داركو يريدني أن أوصله ليقابل فتاة , التي ستذهب به الى فيقاس |
- Birkaç kişiyle görüşmeye gitti. Kiliseye mi? | Open Subtitles | -لقد ذهب ليقابل شخص ما ، القسيس؟ |
-McGee benimle varili getiren adamla görüşmeye geliyor. | Open Subtitles | (ماغي) ذهب ليقابل الشخص الذي سلّم البرميل |
- Kiminle buluşacaktı? | Open Subtitles | -و ذهب ليقابل من؟ |