Bunu söylemek için bolca zamanı vardı, ama hayır, tek bir şeyden bile bahsedemedi. | Open Subtitles | كان لديه وقتاً طويلاً ليقول لي هذا ، لكن لا لم يذكر ولا أي شيء |
Will bana bir şey söylemek için telefon etti ama ben mesajı almadım. | Open Subtitles | واتصل بي ليقول لي شيئا لكنني لم احصل على الرسالة |
Will bana tutkulu bir şey söylemek için telefon etti ama ben dinleyemedim. | Open Subtitles | ويل اتصل بي ليقول لي شيئا عاطفي وأنا لم أسمع ذلك |
Belki de buraya çok büyük bir hata yaptığını söylemek için gelmişsindir. | Open Subtitles | ربما كنت قد حان ليقول لي كان بعض الخطأ الفادح؟ |
Sonra da Amir Gates, dosyanın peşini bırakmamı söylemek için evime geldi. | Open Subtitles | بعد ذلك جاء المدير كاتس إلى منزلي ليقول لي أن ابتعد عن القضية |
Muhtemelen bana mahkeme salonunda kıyafetimin berbat olduğunu ve baştan aşağı değiştirmem gerektiğini söylemek için. | Open Subtitles | ربما ليقول لي أن بلدي الزي في المحكمة كان الرهيبة وأنني بحاجة إلى تحول. |
Bunu yapanı söylemek için 10 saniyen var. | Open Subtitles | عشرة ثانية ليقول لي الذين فعلوا هذا. |
Ve bunu söylemek için 15 sokak bekledin mi? | Open Subtitles | - أنت انتظرت 15 كتل ليقول لي ذلك؟ |