tanıdık geldi. Bir yerde gördüğümü sandım. | Open Subtitles | تبدو مألوفة ظننت أنني ربما رأيتها في مكان ما |
çok tanıdık bu. Yemin ederim. Çok tanıdık geliyor. | Open Subtitles | إنها مألوفة، لا أستطيع معرفتها ولكنها مألوفة |
Bu iki fotoğrafa yabancı değilsen burada çok garip bir durumdayız demektir. | Open Subtitles | هل هذة الصورتان مألوفة لديكم ؟ ربما يكون لدينا موقف غريب هنا |
Biraz tanıdık geliyorsun. | Open Subtitles | هل التقينا من قبل؟ تَبدين مألوفة بشكل مبهم. |
Şimdi bazı STÖ görüntüleri göstereceğim. Bazılarınız aşina olabilir. | TED | سوف أنتقل الآن لصور المنظمات غير الحكومية، والتي ستكون مألوفة لبعضكم. |
Bu aile hayatı alışılmadık görünebilir ama yavrular ancak bir arada büyüyebilir. | Open Subtitles | الحياة العائلية قد تكون غير مألوفة ولكن التماسيح تنمو في رفقة بعضها |
Yüzü çıkaramadım ama kalçalar tanıdık geldi. | Open Subtitles | أنا لم أتعرف على الوجه لكن المؤخرة تبدو مألوفة |
Bu ağaçları bilirim, hepsi birbirine benzer ama bu fazla tanıdık geldi. | Open Subtitles | أعرف أن كل هذه الأشجار متشابهة لكن هذه تبدو مألوفة لي بشكل كبير |
Mor saç boyaları çok tanıdık geldi. | Open Subtitles | الطريقةأتعرفي شئ ,تظليل العيون بهذة تبدو مألوفة. |
Bazen insanların görüntüleri bana tanıdık geliyor. | Open Subtitles | فى بعض الأحيان تبدو بعض صور هؤلاء الناس مألوفة لدى |
Hayır, sanmıyorum. tanıdık geliyor. | Open Subtitles | إنها تبدو مألوفة أليس كذلك, ألا تشعر بذلك. |
Hayır, sanmıyorum. tanıdık geliyor. | Open Subtitles | إنها تبدو مألوفة أليس كذلك, ألا تشعر بذلك. |
Peki bu çok eski... -- Demek istediğim bunlar çok eski, yabancı ama yanı zamanda bir şekilde tanıdık geliyorlar. | TED | إذا فما تلك الاشياء القديمة.. أعني إنها قديمة و أجنية ولكنها في نفس الوقت مألوفة نوعا ما. |
Bunları nasıl sergileyeceğimizi çok düşündük, modern sanatsevere yabancı şeylerdi: Eserlerde diğer renklerin güzelliğini ortaya çıkaracak koyu bölümler genellikle solmuştu; ışığı, ipek ve altın sırmaları vurgulayacak şekilde yerleştirmek, etiketleme. | TED | فكرنا ملياً في كيفية تعريف هذه القطع الغير مألوفة للجمهور المعاصر: الألوان الغامقة التي تتوازن مع الألوان المتبقية في الأجسام التي تختفي عادة الإضاءة المناسبة التي تؤدي لإظهار خيوط الذهب الترتيب |
-Sen tanıdık geliyorsun. Daha önce buraya gelmiş miydin? | Open Subtitles | تبدين مألوفة لي هل سبق أن كنت هنا من قبل؟ |
Bunları aşina olduğu şeylerin robot versiyonları olarak düşünebilirsiniz. | TED | الآن تستطيع أن تعتبر هذه الروبوتات نماذج ﻷشياء مألوفة جدا: النملة. |
Eğer istersen alışılmadık antreman metodları ve delice oyun planları yapabilirsin... | Open Subtitles | لكن أن اعتقدت انك ستفعل أشياء غير مألوفة وخطط مجنونة |
Bütün bu çabalara rağmen, bireyler hakkında sürekli benzer hikâyelerin su yüzüne çıktığını fark ettim. | TED | لاحظت أنه بالرغم من كل المجهودات، كانت هناك قصص مألوفة ما تفتأ تظهر بخصوص الأفراد. |
Seni bir yerden tanıyorum. Hiç Dalton'a gittinmi ? | Open Subtitles | أنت تبدين مألوفة هل تذهبين الى دالتون ؟ |
Yanaktan öpsen çok samimi olur, el sıkışsan çok resmi olur. | Open Subtitles | قبلة علي الخد مألوفة جداً ، والتصافح رسمى جداً. |
Duygulara dair yeni ve sıradışı sözcükler öğrenmek iç hayatımızın derinliklerine uyum sağlamamıza yardım edecektir. | TED | إنّ تعلُّم كلمات جديدة وغير مألوفة للعواطف سيجعلنا متناغمين مع الجوانب الأكثر دقة من حياتنا الداخلية. |
Şöyle bir düşündüm de şu sıradağları gözüm bir yerden ısırıyor. | Open Subtitles | حسناً، بعد التفكير فيها، يبدو أن سلسلة الجبال تلك مألوفة. |
Burada sizlerin çok tanıdık olduğu bir fotoğrafı görebilirsiniz. | TED | لدينا هنا صورة مألوفة جداً بالنسبة لكم. |
Ve başka şartlar altında sıradan gibi görülebilirdi. | Open Subtitles | و إن كانت في ظروف أخرى كانت لتبدو مألوفة |
- Tanıdık gibisin. | Open Subtitles | هل تبدو مألوفة. |
- Bana çok tanıdık geliyorsunuz. - Bunu çok duyuyorum. | Open Subtitles | ـ انك تبدين مألوفة للغاية بالنسبة لي فحسب ـ اوه, يقال لي ذلك كثيراً |