Bu yüzden her türlü başarının geçici olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | أعتقد أن أيّ إنجاز أو تقدّم سيكون مؤقّتًا |
İyi tarafından bakarsak, göreceli konuşuyorum, muhtemelen cinayet açlığını gidermişlerdir. En azından geçici olarak. | Open Subtitles | الخبر السّارّ هو، بشكلٍ نبسيّ، أنّهما متّخمان، على الأقل مؤقّتًا. |
Madde bağımlılığından ötürü bir sene önce velayeti geçici olarak kaybetmiş. | Open Subtitles | وخسرَت الوصاية مؤقّتًا قبل عام بسبب إدمانها المخدّرات |
Neden şimdilik intikam fantezilerini ertelemiyor ve ödül için gözünü dört açmıyorsun? | Open Subtitles | لمَ لا تحِد عن خيالات الانتقام مؤقّتًا وتركّز انتباهك على الجائزة؟ |
Vay canına. şimdilik aynı fikirde olmamaya razı olacağız bu konuda. | Open Subtitles | عجبًا، دعينا نعلّق نقاش هذه الجزئيّة مؤقّتًا. |
Bu trajedinin sonucunda, kasaba geçici bir belediye başkanı seçti. | Open Subtitles | وعقب هذه المأساة اختارت البلدة عمدةً مؤقّتًا |
Ruhunu geçici olarak buraya getiriyor. Geri dönmek için vücuduna tekrar bağlanmalısın. | Open Subtitles | يُحضِر الأرواح مؤقّتًا لهنا، ولتعود، يجب أن تلمس جسدك. |
Patlamanın etkisiyle geçici hafıza kaybına uğradığınızdan şüpheleniyorum. | Open Subtitles | أعتقد أنّك تعاني فقدانًا مؤقّتًا للذاكرة بسبب الانفجار. |
Kendim üretemiyorum ama geçici olarak başkalarının gücünü kullanabiliyorum. | Open Subtitles | لا يمكنني انتاجه بنفسي، لكن يمكنني امتصاصه من الآخرين مؤقّتًا. |
Bağlantı noktasına geçici olarak girebilmen için, neler yapabilirim bakacağım. Böylece Jana'dan haber alabilirsin. | Open Subtitles | وسأرى بشأن إعادة صلاحيّاتك للبوّابة مؤقّتًا لكي تتمكّن من التطمّن على جانا. |
Bu sadece geçici bir şeydi biliyorum ama bana bir acil kurul toplantısı çağrısı yapmam için gerekli yetkiyi verdin. | Open Subtitles | أعلم أنّه كان منصبًّا مؤقّتًا... لكنّه منحني السلطة التي احتجتها للدعوة إلى انعقاد طارئ لمجلس الإدارة. |
geçici olduğunu söylemiştin. | Open Subtitles | قلت أنّ هذا كان مؤقّتًا فقط |
geçici; fakat eminim ki bu değişikliği hoş karşılarsınız. | Open Subtitles | -لربّما سيكون الأمر مؤقّتًا لكنّكَ مرحّب بكَ من المؤكّد . |
Bu, John'un hoşlanacağı bir fikir olsa da sadece geçici bir çözüm olur. | Open Subtitles | بينما سيستمتع (جون) بذلك الخيار، إلّا أنّه سيكون حلًّا مؤقّتًا. |
Ve Bonnie, Klaus'u da devre dışı bırakabileceğini düşünüyor en azından geçici olarak. | Open Subtitles | (بوني) تظنّ أنّ بوسعها إخراج (كلاوس) أيضًا من المشهد، أقلُّها مؤقّتًا |
İnsan kanı Jesse'yi yalnızca geçici olarak sakinleştirecek. Ta ki asıl uğruna kıvrandığı şeyi tadana kadar. | Open Subtitles | دماء البشر ستُشبع (جيسي) مؤقّتًا ريثما يتذوّق ما يتوق له فعلًا. |
Çünkü kana susamışlık geçici olarak önlenmişti. | Open Subtitles | -هذا لأن نهم الدم انقشع مؤقّتًا . |
Birkaç dikişe daha ihtiyacın var ama şimdilik idare edecektir bu. | Open Subtitles | ستحتاج لبضع غرز لكن هذا سيضمّد الجرح مؤقّتًا. |
Caroline, bak. Buna oldukça kafa yordum ve şimdilik okulu ertelemeye karar verdim. | Open Subtitles | "فكرّت بالأمر مليًّا، وقررت تأجيل الدراسة مؤقّتًا" |
Endişelenme. şimdilik hayatta. | Open Subtitles | لا تقلق، إنّه ما يزال حيًّا، مؤقّتًا. |