Tek buldukları şey, bir parça çamurlu hapishane kıyafeti bir kalıp sabun ve eski bir taş çekici bayağı yıpranmış bir halde. | Open Subtitles | كل ما وجدوه ملابس السجن الموحله قطعة صابون و مطرقة صخور قديمة |
Tek buldukları şey, bir parça çamurlu hapishane kıyafeti bir kalıp sabun ve eski bir taş çekici bayağı yıpranmış bir halde. | Open Subtitles | أندى دفرين هرب من سجن شاوشانك كل ما وجدوه كان ملابس متسخة و صابونة ومطرقة صخور قديمة |
Aslında buldukları şey, kemikler, sıvılaşmış et ve ezilmiş bir künye. | Open Subtitles | على ما يبدو ، كل ما وجدوه عبارة عن عظام ، ولحم على شكل حسائي و علامة كلب متهرئة |
Sadece parmaklıkların orada ayakkabılarını buldular. | Open Subtitles | نعم, كل ما وجدوه هو حذائها الذي تركته غلى السور |
İçerde tam kapasite çalışan bir uyuşturucu laboratuvarı buldular. | Open Subtitles | ما وجدوه بالداخل كان معمل مخدّرات جاهز بالكامل، |
vardıkları sonuç, geleneksel öğretim yöntemleri yerine sanal laboratuvarlar kullanıldığında, öğrenme verimliliğinde şaşırtıcı olarak %76 daha fazla artma olduğuydu. | TED | و ما وجدوه كان مدهشاَ 76 في المئة زيادة في فعالية التعلم عند استخدام المختبرات الافتراضية على طرق التدريس التقليدية. |
Tek buldukları şey bodruma açılan yeni yapılmış bir ambar kapağıymış. | Open Subtitles | وكان جلّ ما وجدوه هو كوّة مقتطعة من الأرضيّة، لها وصول للطابق السفلي. |
Pazartesi günü buldukları şey, erken evrenin uzay-zamanının çınlamasının kanıtıydı. Bunlara, en temel dönemden kalma kütleçekim dalgaları diyoruz. Nasıl bulduklarını anlatayım. | TED | ما وجدوه يوم الإثنين كان دليلا عن رنين نظام الزمكان المتعلق بالكون الأولي، ما نسميه موجات الجاذبية من العصر الأساسي، وإليكم كيف اكتشفوا ذلك. |
Fakat ilk buldukları şey, ölü bir çocuktu. | Open Subtitles | لكن أول ما وجدوه كانطفلاًميتاً. |
Tek buldukları şey kimyasal maddeler ve temizleme gereçleri | Open Subtitles | كل ما وجدوه مادة كيميائية مطهرة |
Tek buldukları şey kimyasal maddeler ve temizleme gereçleri. | Open Subtitles | كل ما وجدوه مادة كيميائية مطهرة |
Ama senin şanssızlığına, buldukları şey onları Silver Ridge'deki deponuza yönlendirecek düzinelerce gizli Verdiant belgesi oldu ve orada ne bulacaklarını da sana söylememe gerek yok. | Open Subtitles | لسوء حظك ، ما وجدوه " كانت آلاف من الوثائق الداخلية لــ " فيرديانت " والتي ستقودهم إلى مخبأكم في " سيلفر ريدج |
Ne buldular bilmiyorum ama hayra alamet olmadığı aşikar. | Open Subtitles | أيّاً كان ما وجدوه بمنزل والدك فيبدو أنّه سيكون سيئاً بالنسبة لك |
Ondan geriye sadece 20 dolar ve bir çift Adidas buldular. | Open Subtitles | كل ما وجدوه 20 دولار "وحذائينمن نوع"أدداس. |
Birkaç yıl sonra bir sürü adam başa çıkmanın yollarını aramaya başlar ama Irak'ta bulamayacakları, Afganistan'da buldular. - Eroin. | Open Subtitles | لكن ما وجدوه في " أفغانستان " وليس في " العراق " ؟ |
İçeriye girdikleri zaman, bunu buldular. | Open Subtitles | وعندما دخلوا، هذا ما وجدوه |
vardıkları sonuç şuydu; sanal laboratuvarlarla rehber ve danışman öğretmenleri birleştirdiğinizde, öğrenme verimliliğinde tam %101 artış gördük, bilim öğretmenlerinin etkisini harcanan aynı zaman miktarında etkili olarak ikiye katlayan bir artış. | TED | و ما وجدوه عندما تم جمع المختبرات الافتراضية مع التدريب بقيادة المعلم وتوجيهه، وجدنا ما مجموعه 101 في المئة زيادة في فعالية التعلم، و الذي يضاعف بفعالية تأثير مدرس العلوم مع نفس مقدار الوقت التي تم قضاؤه. |