Bıçak Kia'nın kolundaki yarayla uyumlu, fakat kan testi olumsuz. | Open Subtitles | شفرة غير متسقة مع الجراح على الأسلحة كيا، لكنه اختبار سلبي للدم. |
Ama çiçeğin üzerinde mukusla uyumlu bir madde buldum. | Open Subtitles | ولكنني وجدت مادة على زهرة متسقة مع المخاط. |
Ölüm öncesi oluşan tüm yaralar, taşıt darbesiyle uyumlu. | Open Subtitles | كلّ الإصابات القريبة من وقت الموت متسقة مع صدمة المركبة |
Ben sadece çok tutarlı olursa geri adım atamazsın diyorum. | Open Subtitles | انا اقول انه لا يمكنك ان تجعل العوائد متسقة جداً |
Verinin tutarlı olabilmesi için böyle hızlı ve katı bir kural koyduk. | Open Subtitles | لقد آلينا جعلها قاعدة صارمة وسريعة من أجل أنْ تكون البيانات متسقة. |
Onları mantıkla tutarlı şekilde işleyerek evrensel olarak değerlendirmekteyizdir. | TED | فإنك تتعامل بها كأشياء مسلم بها، لتُعرض متسقة بالمنطق. |
Sınırlı lekelenme, künt yaralanmayla uyumlu olmalı. | Open Subtitles | الصبغة المركّزة قد تكون متسقة مع قوة الصدمة. |
Sırtında tırnak izleriyle uyumlu çizikler vardı. | Open Subtitles | كان هناك خدوش على ظهره، متسقة مع قد تتركه الأظفار |
Bunun yerine "Belle'in hikâyesi diyetin kanseri iyileştirmesiyle uyumlu mu?" | TED | لكن بدلا من ذلك، نحن نسأل: "هل قصة بيل متسقة مع فكرة أن الحمية تعالج السرطان؟" |
- Oluşan morluk ve sertleşme ile uyumlu. | Open Subtitles | تبدوا متسقة مع صرامتها وتغير لون البشرة |
Ki bu da çekildiği zaman ile uyumlu olması gerekir. | Open Subtitles | وهو مايعني انها متسقة مع الفترة الزمنية |
Kemik iliğiyle bağışı için uyumlu. | Open Subtitles | متسقة مع عملية التبرع بالنخاع. |
uyumlu bir takım olmaları onları eşsiz ve özellikle yeni kurulmuş Jaffa hükümetine karşı bir tehdit yapıyor. | Open Subtitles | وحقيقة تشكيلهم مجموعة متسقة تجعلهم مميزون.. ويشكلون تهديداً وخاصة على حكومة الـ((جافا)) |
. lambayı Kan künt travma ile tutarlı olduğunu. | Open Subtitles | الدماء على المصباح متسقة مع الصدمة الحادة |
Geleneksel iş zekası, güvenin, öngörülebilir davranışla kazanılacağına inanır; ama, her şeyin tutarlı ve tek tip olduğu durumlarda, tecrübelerimizi nasıl anlamlı kılabiliriz? | TED | الحكمة التجارية التقليدية يحمل تلك الثقة إذا اكتسب بسلوك يمكن التنبؤ بها، ولكن عندما يكون كل شيء متسقة وموحدة، كيف يمكنك إنشاء خبرات ذات معنى؟ |
Kastım, matematiksel olarak tutarlı, esasında başka bir olguyu açıklamak için üretilmiş kuramlar. Hiç bahsetmediğim şeyler hakkında üretilmiş olan kuramlar, çok zayıf etkileşimi olan parçacıklar öngörüyor. | TED | أعني أننا نملك نظريات رياضية متسقة والتي كانت في الحقيقة لتفسير ظواهر مختلفة جدا ، أشياء لم أتحدث عنها أصلا ، ولكنها جميعا تتوقع وجود مادة جديدة ولا تترك أثرا. |
Bütçe bu yıl tutarlı. tasarruf kredi sloganı. | Open Subtitles | مثلنا تماما,فالميزانية هذا العام لهم متسقة مع شعار "المدخرات والقروض" |
Testler tutarlı şekilde yapılmamış. | TED | وليس لدينا اختبارات متسقة |
Bunlar arasında bu maddesel dünyayı sınıflandırmak, mantık yönünden tutarlı ama varsayımları da ciddiye alan, ne olabileceğinden ziyade, ne olduğunu merak ederek yeni soyutlamalar geliştirmek var. | TED | و هي تتضمن أموراً مثل تغطية ذلك العالم الملموس بالتصنيفات، وإدخال الأفكار التجريدية التي نحاول أن نجعلها متسقة منطقياً، و أيضاً أخذ الافتراضات على محمل الجِد، والذي يكون، بالتساؤل عما يمكن أن يكون وليس ما هو. |
Cinsiyet tutarlı. | Open Subtitles | ومن متسقة بين الجنسين. |