Ama inanılmaz iyimser olmanıza izin veren çok daha iyi bir benzetme var ve o benzetme de elektik endüstrisi. | TED | لذا فهناك تمثيل أفضل بكثير يجعلك متفائلاً بصورة لا تصدق وهذا التمثيل هو صناعة الكهرباء. |
Umutlu olmak, saf bir iyimser olmak veya insanlığın yüzleştiği trajediyi göz ardı etmek demek değildir. | TED | أن تكون مفعماً بالأمل لا يعني أن تكون متفائلاً ساذجاً وتتجاهل المأساة التي تواجهها الإنسانية. |
İyimser olduk, sırlardan ilham aldık, rehabilitasyon potansiyelini konuştuk. | Open Subtitles | بإبقاءه متفائلاً نوحي له بالثقة نتكلّم معه حول إمكانية إعادة تأهيل |
Ama bu senin güzel haberi beklerken pozitif olamayacağın anlamına gelmiyor. | Open Subtitles | ولكن هذا لا يعني ألا تحاول .. أن تبقى متفائلاً بينما تنتظر أخباراً جيدة |
Biraz Olumlu ol dostum. İnsanların çoğu, ya kaybediyor, ya sızlanıyor, ya da işi bırakıyor. | Open Subtitles | كن متفائلاً يا رفيقي , معظم الناس يبكون عندما يخسرون |
..şimdi de tekerlekli sandalyede iyimser, neşeli oldular. | Open Subtitles | أصبح الآن شخصاً مرحاً متفائلاً على كرسي متحرك |
Ama her yolda ve çıkmaz sokakta, iyimser kalabilmek gittikçe zorlaştı. | Open Subtitles | إلا أنّه مع كل انعطاف او طريق مسدود، تزداد صعوبة بقائي متفائلاً. |
Çok iyimser ve çok idealistti. Demek istediğim, öğretmen olduğu gün hayatının en mutlu günüydü. Ve galiba, ben sadece... | Open Subtitles | ، كان متفائلاً ومثاليًّا واليوم الذي أصبح فيه أستاذًا كان أسعد أيام حياته |
Fiziksel ve nörolojik yaralanmaları çok yoğun ve kurtulma şansı konusunda iyimser değilim. | Open Subtitles | كانت إصاباتها الجسدية و العصبية حادّة و لستُ متفائلاً بفرص نجاتها |
Çok iyimser ve idealist idi. Demek istediğim, Öğretmen olduğu gün hayatında ki en mutlu günüydü. | Open Subtitles | ، كان متفائلاً ومثاليًّا واليوم الذي أصبح فيه أستاذًا كان أسعد أيام حياته |
Artık o kadar iyimser görünmüyorsun Bates, bir şey mi oldu? | Open Subtitles | أنت لا تبدو متفائلاً كما كنت، "بيتس". هل هنالك شئ خاطئ؟ |
Evet duydum. Keşke o kadar iyimser olmasaydın diye de içimden geçirdim. | Open Subtitles | أجل , ولقد تمنيت أنك لم تكن متفائلاً لهذه الدرجة |
Altı yıl daha burada kalacağım. Nasıl iyimser olabilirim? | Open Subtitles | محكومٌ عليّ بـ 6 سنوات هنا كيف يمكنني أن أكون متفائلاً ؟ |
Bütün evliliğim boyunca iyimser olarak kendimi harcadım. | Open Subtitles | لقد قضيت فترة الزواج كلّها أحدّث نفسي أن أكون متفائلاً |
Her şey tersini gösterirken sürekli pozitif davranıp gülümseyemem. | Open Subtitles | لايمكني الإستمرار في الإبتسام وأكون متفائلاً طوال الوقت حين تشير كل الأدلة على العكس |
Izgara Şirin. Bu durumda pozitif olmak çok zor. | Open Subtitles | لقد أصبحتُ مشويّا كيف سأصبحُ متفائلاً ثانية بعد هذا |
Ben pozitif değilim! | Open Subtitles | أبعد ذلك الشّيء عن وجهي فأنا لستُ متفائلاً حيال أيّ شيء |
Kendimi sürekli Olumlu düşünmeye zorluyorum, herşeyin yolunda gideceğine inanmaya çalışıyorum. | Open Subtitles | أحاول تذكير نفسي، محاولاً البقاء متفائلاً وأؤمن بأنه سيكون على ما يرام |
Nasıl bu kadar Olumlu bakabiliyorsun hala? | Open Subtitles | كيف لك أن تبقى متفائلاً جداً إن كنتُ متفائلاً |
Ama diğer taraftan yine de bir umut var. | Open Subtitles | في مثل هذه الأوقات يجب ألا اكون متفائلاً جداً و لكن يجب أن يكون لديك املاً من جهة اخرى |
- Gidip geliyor. Ümitli değilim. | Open Subtitles | غير مؤكد، غير مستقرة، لست متفائلاً |
Phil'in sözlerinden, kendisinin optimist biri olduğunu anlamışlardı. | Open Subtitles | عرف أطفال عائلة "بودلير" أنه كان متفائلاً. |