Yazdıklarımı incelerseniz, röportaj yaptığım kişilerin dengeli bir portresini verdiğimi görürsünüz. | Open Subtitles | إن نظرت جيداً في أعمالي فسترى أنني أحاول تقديم أعمال متوازنة |
Günde üç öğün dengeli besleniyor ve tatlısını da yiyordu. | Open Subtitles | حصلت على 3 وجبات متوازنة في اليوم إضافة إلى الحلوى |
Dördüncü gözlemim ise, Dengeyi ele alırken dengeli olmalıyız. | TED | الملاحظة الرابعة : نحن بحاجة إلى نهج التوازن بطريقة متوازنة. |
Ve eğer, bu kafa dengede ise, ...çıkıntılı bir yüzden ziyade oldukça yassı bir yüzü olması daha iyidir. | Open Subtitles | وحتى تكون الرأس متوازنة جيداً فمن الأفضل ألا يكون لديه فك ضخم، أو بالأحرى يُفضل أن يكون وجهه مسطحاً |
Uygarlığımız bıçak sırtında dengede, ve isyancılar onu kulaklarımıza indirmekle tehdit ediyor. | Open Subtitles | حضارتنا أصبحت متوازنة و على المحك و المتمردون يهددون بإسقاطها حول رؤوسنا |
İç kulak denge ile bir ilgisi yoktur. Çünkü bütün Magic Okulu şey | Open Subtitles | الأذن الداخلية و عملها بالتوازن ، ربما أنت غير متوازنة |
Eğer kiranın büyük bir kısmını sen ödersen ilişkimizin dengesi bozulur. | Open Subtitles | لأن علاقتنا غير متوازنة لو دفعت حصة أكبر من الإيجار |
Sadece her yüzyılda bir, bu güçler dengeye girer." | Open Subtitles | مرة وحيد، كل مائة سنة، هل هذه القوات متوازنة. |
Kimse sana p.H. seviyenin harika bir şekilde dengelenmiş olduğunu söylemiş miydi? | Open Subtitles | أقال لك اي شخص من قبل P.H أن،مستويات عندك متوازنة جدا ؟ |
Binalar arasında, insanların ve arabaların kapladığı boşluklar daha dengeli olur. | TED | المسافة بين المباني سوف تكون متوازنة بين الناس والسيارات. |
Olağanüstü bir hafifliği var ve buna rağmen inanılmaz şekilde dengeli. | TED | إنها تملك نورًا لا مثيل له ومع ذلك، فإنها أيضا متوازنة إلى الحد الذي يثير الدهشة. |
seni sağlıklı ve dengeli tutan bu 3 çeşit gözyaşına sahip olduğun sürece | TED | طالما أن لديك كل أنواع الدموع الثلاثة التي تعمل على إبقاءك متوازنة وفي صحة جيدة، |
Artık dengeli biri olduğunu ispatlamak istiyor. | Open Subtitles | هي تَتطلّعُ إلى الإثْبات هكذا متوازنة هورمونية هي. |
Çok sıkı antrenmana, bakımlı olmaya, dengeli beslenmeye, çalışırım. | Open Subtitles | أؤمن بالإعتناء بنفسي من خلال حمية متوازنة و تمارين يومية قاسية |
dengeli besleniyorum ve düzenli olarak egzersiz yapıyorum. Sabahları eğer yüzüm şişmişse gözlerime buz torbası koyuyorum. | Open Subtitles | من خلال حمية متوازنة و تمارين يومية قاسية |
Ve dengede olabilmek için, tüm bu alanlara zaman ayırmak gerektiğine inanıyorum -- sadece 50 mekik çekmekle bu iş olmaz. | TED | ولكي تكون متوازنة , أعتقد أنه يتوجب إستحضار جميع تلك الجوانب ليس فقط أن تقوم بعدد 50 تمرين للمعده. |
Sigara beni dengede tutan tek şey. | Open Subtitles | التدخين هو الشيء الوحيد الذي يبقيني متوازنة. |
Enerji hesap defterleri daima kesin bir denge halindedir. | Open Subtitles | دفاتر المحاسبة الخاصة بالطاقة, تكون دائماً متوازنة بدقة |
Karı-kocaların ruhlarının denge içinde olması gerektiğini düşünen psikiyatr bir arkadaşım var. | Open Subtitles | لدي صديق,عالم نفس الذي يعتقد ان نفسيات الرجال والزوجات يجب ان تكون متوازنة |
Öfkelenirsen dikkatin dağılır, masanın dengesi bozulur ve biri bovling topunu suratına yer. | Open Subtitles | إذا غضبت فستفقد التركيز و المنضدة ستصبح غير متوازنة وسيتلقى أحدكم كرة بولنج في الوجه |
Her şey dengeye ihtiyaç duyar sen de gelip her şeyin dengesini bozdun. | Open Subtitles | يجب أن تكون الأمور متوازنة أنت جئت لهنا وأفقدت الأمور توازنها |
Başlangıçta işlerin kusursuz bir şekilde dengelenmiş olacağını düşündüm. | Open Subtitles | في البداية، تخيّلت أن الأمور ستكون متوازنة بشكلٍ مثاليّ. |
eşit koşullarda, siyah çocuk siyah aileyle daha mutludur. | Open Subtitles | جميع الأمور متوازنة من الأفضل للطفل الأسود أن يعيش مع والدين من السود |
Verilerle çalışan herkes size aynı şeyi söyleyecektir; bu istatistiksel olarak geçersize yakın, demografik olarak dengesiz bir örneklem. | TED | إنها، كما يمكن أن يقول لك أي أحد يتعامل مع البيانات، بالكاد هامة إحصائيًا أو عينة متوازنة ديموغرافيًا. |