Sırrım, oyuk uçlu mermilerle dolu olan bu tabancanın, ruh ikizim olduğunu düşündüğüm adam tarafından kafama doğrultulmuş olmasıydı, birçok, birçok kez. | TED | سري كان أن لدي هذا المسدس المحشو بطلقات مجوفة مصوب على رأسي من قبل الرجل الذي كنت أعتقده توأم روحي، عدة ، عدة مرات. |
İskeletinizdeki birçok büyük kemiğin içinde yumuşak kemik iliğiyle dolu oyuk bir çekirdeği vardır. | TED | في داخل العظام الكبيرة من هيكلك العضمي توجد نواة مجوفة. مليئة بنخاع عظمي ليِّن. |
Zeminin tamamen katı olmadığını ve altımdaki bölgenin oyuk olduğunu o anda fark ettim. | Open Subtitles | أدركت أنها ليست أرض صلبة تبدو مجوفة من تحت |
Bir dövme pigmenti boyutunda, koruyucu bir dış kabuk ile küçük, içi boş bir parçacık ve içini istediğiniz şekilde pratik bir şekilde doldurabilirsiniz. | TED | إنها جزيئات صغيرة مجوفة ومغطاة بقشرة حماية خارجية، بحجم صبغة الوشم، ويمكنك تعبئة الداخل بما تريد. |
Ama bu kompleks yapının daha ötesine geçmiş başka içi boş organlar da var. | TED | ولكن هناك اعضاء مجوفة أخرى بمزيد من التعقيد. |
Bunun oyuk uçlu kurşun olduğunu düşünüyorum ama otopsi yapmadan emin olamam. | Open Subtitles | و هذا الجرح يشير إلى رصاصات مجوفة من القمة، مع ذلك لا أستطيع التأكيد حتى أعود به إلى المشرحة. |
Happy, Cabe içi oyuk ufak bir kütüğe ihtiyacımız olacak. | Open Subtitles | ابقوا مع تياغو هابي , كايب نحن سنحتاج أيضاً إلى خشبة مجوفة صغيرة |
Winchester oyuk uçlu kurşun. | Open Subtitles | الرصاصات من نوع "وينشستر" مجوفة. من نوع "وينشستر" مجوفة. |
Elindeki en iyi 380 mermilerinden alayım. oyuk uçlulardan. | Open Subtitles | لكنني سآخذ صندوقاً من أفضل ما لديك رصاصات (308س) مجوفة |
Yer altının neredeyse her yeri oyuk. | Open Subtitles | الاعماق مجوفة من الداخل |
oyuk olan. | Open Subtitles | انها مجوفة |
Arkası kontrol et. İçi oyuk. | Open Subtitles | إنها مجوفة |
Silahın tamamı içi boş alüminyum tüplerden yapılacak. | Open Subtitles | الشيء بأكمله يجب أن تتكون من سلسلة من أنابيب الألومنيوم مجوفة و يمكن ان تربط سوية باللاووظ سوية. |
Bu küçük noktalar aslında, içi boş kabarcıklar bir inç çapında 1.000 taneden daha az var. | Open Subtitles | هذه النقاط الصغيرة في الواقع هي فقاعات مجوفة في أقل من الألف من البوصة |
Karbon atomların boş bir silindirin üzerine tek tek dizilmesiyle yapılıyor | Open Subtitles | إنها مكونة من ذرّات الكربون الفردية مرتبة بإسطوانة مجوفة |
Mumlamak, boş bir mum yakıp kulak kirini temizlemek için birinin kulak kanalına dökmek demektir. | Open Subtitles | التشميع هو القيام بإشعال شمعة مجوفة ووضعها... في إحدى مجاري السمع... |