"محبته" - Traduction Arabe en Turc

• sevgisini
• sevgisinden
• sevgilerini
• sevmek
• sevmeyi

Tanrı bu ateşli, öldürücü kayayı bize sevgisini göstermek içi gönderdi.
أرسل الرب هذه الكرة الملتهبة المدمرة ليبين لنا محبته

Belkide... sana olan sevgisini ifade etmesinin bir yoludur bu.
ربما يكون .. يكون تعبيراً عن محبته لك

Belki o zaman sevgisinden bir işaret gönderir, ve benimle tekrar konuşmaya başlar.
كي يتحدث إلي مرة أخرى كي يريني علامة على محبته لي

Tanrıdan yüz çevirmek kolay olur ama unutmamalıyız ki, hiçbir şey trajedi bile, bizi O'nun sevgisinden ayıramaz.
قد يكون من السهل الابتعاد عن الرب، ولكن يجب أن نتذكر أن لا شيء، ولا حتى المآسي، يمكنها فصلنا عن محبته.

Baban yarın kadar Boston'da ama eminim sevgilerini gönderir.
حسناً، لقد رحل والدك إلى بوستون وسيعود غداً لكني متأكدة بأنه يرسل محبته لك

Herkes sevgilerini yolluyor. Babana gelmesi uygun olunca...
الجميع يرسل محبته وأخبرت والدكِ من أنني سأتصل به

Seni mutlu eden şeyi yaptığın için mutluyum... çünkü seni seviyorum ve şimdiye kadar sevdiğim tek insan sensin... ve sevmek istediğim tek insan sensin.
أنا سعيدة لأنك تفعل ما يجعلك سعيداً لأنني أحبك , أنت الشخص الوحيد الذي أحببته والشخص الوحيد الذي أريد محبته فقط

Belki bir ucubeye dönse de onu sevmeyi öğrenebilirim.
لربما أتعلّم محبته

Zaafını kullanacağım. Kızın sevgisini kazanmalıyım.
وأن يكون شاهد ويرى تلقيح محبته

Ama yine de Jake duyarli oldugunda sevgisini sefkatiyle ifade ettiginde bu seni kizdiriyor.
و الآن, عندما يكون (جيك) رقيقاً و يعبر عن محبته خلال الرقة, هذا يجعلك غاضبة

Tanrı O'na sevgisinden bir işaret göstermedi.
لم يره الرب علامة على محبته

Umarım Robert'ın yaptığı her şeyi sana olan sevgisinden yaptığını biliyorsundur.
أتمنى فقط أن تعلمي أن كل شيء يفعله (روبرت) فإنه يفعله من محبته لك

- Babanız sevgilerini yolladı.
والدكِ يرسل محبته

sevgilerini yolladı.
يُرسل محبته

Fakat birini böyle sevmek, -sanki bütün varlığım onun da beni sevmesine bağlıymış gibi- benim ya da onun için pek de iyi değildi.
لكن محبّة شخصٍ هكذا -- كما لو أنّ سعادتي بأكملها متوقفة على محبته المقابلة لي -- لم تكن مناسبة بالنسبة لي أو له.

Doğru, ligi sevmek bunun bahanesi olamaz.
أنت محقة. محبته للرابطة ليس بعذر.

Burayı sevmeyi öğren.
نتعلم محبته هنا