Şanslısın. Hiç olmazsa ona sahip olduğun için şanslısın. | Open Subtitles | حسناً، أنت محظوظة، أنت محظوظة أن لديك هذا على الأقل |
O zaman tabanca gerçek olmadığı için şanslısın. | Open Subtitles | حسناً , أعتقد أنكِ محظوظة أن المسدس ليس حقيقياً |
Direğe çarpmadığın için şanslısın. | Open Subtitles | أنتي محظوظة أن السيارة لم تدُر حول نفسها |
Şanslısın ki, sen ve istediğin şey arasında duran tek şey... sensin. | Open Subtitles | أنت محظوظة أن الشيئ الوحيد الذي يقف بينك وبين ماتريدين هو أنت. |
Şanslısın ki Nathan Lloyd bu kurulun başkanı. | Open Subtitles | أنت محظوظة أن ناثان لويد هو رئيس المجلس |
Teşekkürler. Ben de senin gibi bir arkadaşım olduğu için şanslıyım. | Open Subtitles | شكراً ، أنا محظوظة أن أحظى بك كصديق ، أيضاً |
Böyle olduğu için şanslıyım. | Open Subtitles | أنا محظوظة أن الأمور قد تمت على هذا النحو |
O zaman zorla dönüştüğün için şanslısın. | Open Subtitles | أنت محظوظة أن التحولات أجبرت نفسها عليك عنما حصلت |
Daha kötü olmadığı için şanslısın. | Open Subtitles | تعرفين , أنت محظوظة أن الأمر لم يكن أسوء |
Ağaç silahsız olduğu için şanslısın. | Open Subtitles | أنتِ محظوظة أن الشجرة كانت بدون سلاح! كان من الممكن أن يصيبكِ الأذى! |
Kurşun sıyırdığı için şanslısın. | Open Subtitles | أنتِ محظوظة أن الرصاصة لمستكِ فقط. |
Ekonomi batık olduğu için şanslısın. | Open Subtitles | إنكِ محظوظة أن الإقتصاد في المرحاض |
Biyolojik Baba'nın parası olduğu için şanslısın. | Open Subtitles | أنت محظوظة أن والدك الحقيقي يملك المال |
- M'Lila seni buraya getirdiği için şanslısın. | Open Subtitles | أنتِ محظوظة أن (مالايلا) أحضرتكِ إلى هنا |
Kanın halen damarlarında aktığı için şanslısın. | Open Subtitles | محظوظة أن دماءك تجري في عروقك |
Coulson affedici biri olduğu için şanslısın. | Open Subtitles | أنتِ محظوظة أن (كولسون) من النوع المسامح. |
Şanslısın ki oldukça gelişmiş bir espiri anlayışım var. | Open Subtitles | أنتِ محظوظة أن لدي حس للدعابة مهذب |