Her şeyden önce, seni önemseyen bir annen olduğu için şanslısın. | Open Subtitles | أولاً, أنتِ محظوظة لأنكِ تمتلكين والدةً تهتم لأمركِ. |
Bu kadar emin olduğun için şanslısın. | Open Subtitles | أنتي محظوظة لأنكِ على يقين من أيمانك |
Yarısnı bile alabildiğin için şanslısın. | Open Subtitles | أنتِ محظوظة لأنكِ حصلتي على النصف |
Yapabildiğin için şanslısın. | Open Subtitles | أنتِ محظوظة لأنكِ تجاوزتي الأمر |
Tek bildiğim, Leslie her zaman senin gibi bir arkadaşı olduğu için çok şanslı olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | كل ما أعرفه أن (ليزلي) تتحدث عن كم هي محظوظة لأنكِ صديقتها |
- Sana sahip olduğu için çok şanslı. | Open Subtitles | إنها محظوظة لأنكِ موجودة |
Pekala, kafanda bir yarık açmadığın için şanslısın. | Open Subtitles | حسناً، أنتِ محظوظة لأنكِ لم تجرحي رأسكِ |
Yaşadığın için şanslısın. | Open Subtitles | أنتِ محظوظة لأنكِ حيّة. |
Kadın olduğun için şanslısın. | Open Subtitles | عدي نفسكِ محظوظة لأنكِ أمرأة. |
- Kurtulduğun için şanslısın. - Biliyorum. Nasıl kurtuldun? | Open Subtitles | -أنتِ محظوظة لأنكِ نجوتِ |