Bu kadar kolay yırttığın için şanslısın. Eğer ben olsaydım, hapse girerdin. | Open Subtitles | أنت محظوظ أن تركك بسهولة لو كان الامر معي لكنت في السجن |
Hala 1.5 dolara bir şeyler veren bir yer olduğu için şanslısın. | Open Subtitles | أنت محظوظ أن ما زال هناك مكان يخدم بدولار ونصف |
Bu duygu makinesinin duyguları olmadığı için şanslısın. | Open Subtitles | أنت محظوظ أن آلة المشاعر هذه لا تمتلك مشاعر |
Mahkeme onu hapse geri tıkmadığı için şanslı bile. | Open Subtitles | لقد أخفق إنه محظوظ أن القاضي لم يرمِه في السجن |
Bay Collins, böyle sıradışı ince iltifatlar yapabilme yeteneğine sahip olduğunuz için şanslısınız. | Open Subtitles | يالك من محظوظ,أن تمتلك تلك الموهبة الأستثنائية فى تقديم المديح الرقيق |
İyi bir hizmetçiye sahip olduğum için şanslıyım. | Open Subtitles | أنا محظوظ أن يكون عندى مدبرة منزل ممتازة |
Jonathan sizin gibi bir eşi olduğu için çok şanslı. Sanırım bunu biliyor. | Open Subtitles | جوناثان محظوظ أن يكون عنده شخص ما مثلك، وأنا أتخيّل بأنّه يعرفه. |
Bu senin payın. Bu kadarını alabildiğin için şanslısın. | Open Subtitles | هذا نصيبك أنت محظوظ أن تحصل على هذا |
Theresa'nın telgrafını götüreceğin için şanslısın. | Open Subtitles | وكهنة، فحتمـاً ستموت على أعتابهـم "أنت محظوظ أن تحصل على برقية "كرامدي |
Atış yaptığım kolum olmadığı için şanslısın. | Open Subtitles | أنتَ محظوظ أن هذه لم تكُن يدي القوية |
Unutma, iyi bir arkadaşın olduğu için şanslısın. | Open Subtitles | تذكّر، أنت محظوظ أن لديك... صديقًا وفيًّا |
Baban seni duymadığı için şanslısın. | Open Subtitles | أنت محظوظ أن والدك لم يسمعك |
Yaşadığın için şanslısın. | Open Subtitles | محظوظ أن أستعيد حياتي |
Sen de onun hayatında olduğu için şanslı Rahibe Berta. | Open Subtitles | وهو محظوظ أن يكون لك، جدا، الأخت بيرتا. |
- Tamam, ailem öldüğü için şanslı olduğumu söylememişsin gibi davranacağım ve hemen bu muhabbetten uzaklaşacağım. | Open Subtitles | - حسنا، أنا ستعمل التظاهر أنك لم أقول أنا محظوظ أن والدي قد لقوا حتفهم |
Onlardan önce geldiğiniz için şanslısınız aslında. | Open Subtitles | أنك محظوظ أن إستطعت أن تأتي قبلهم ، حقيقةً |
Eviniz sadece gençler yurdu olduğu için şanslısınız. Evini kuru temizlemeye çeviren bir aile vardı. | Open Subtitles | أنت محظوظ أن هذا سكن شباب فحسب، إحدى الأسر افتتحت متجر تنظيف جاف |
İyi bir hizmetçiye sahip olduğum için şanslıyım. | Open Subtitles | أنا محظوظ أن يكون عندى مدبرة منزل ممتازة |
Burada olduğum için şanslıyım. Bir çatıcım vardı. Bir uçaktaydım. | Open Subtitles | أنا محظوظ أن أكون هنا كان لدي روفي عندما كنت على الطائرة |
Hayır, yok, ne kadar şanslı olduğu hakkında hiçbir fikri yok. İkimize de sahip olduğu için çok şanslı. | Open Subtitles | كلا، لا يدري كم هو محظوظاً محظوظ أن لديه كلينا |
Hayır, yok, ne kadar şanslı olduğu hakkında hiçbir fikri yok. İkimize de sahip olduğu için çok şanslı. | Open Subtitles | كلا، لا يدري كم هو محظوظاً محظوظ أن لديه كلينا |