Bu sefer 250 mil açıkta olmadığın için şanslısın. | Open Subtitles | محظوظ لأنه لم ينتهي بك المطاف بعيداً بـ 250 ميل |
Mührünü reddetmişsin. Bununla kaldığı için şanslısın. | Open Subtitles | لقد رفضت بصمته، أنت محظوظ لأنه لم يتمادى |
Mührünü reddettin. O kadarla kaldığı için şanslısın. | Open Subtitles | لقد رفضت بصمته، أنت محظوظ لأنه لم يتمادى |
Ama biliyorum ki, doğum günü hediyesi olarak yetişkin kütüphane kartı alan bir anneye sahip olduğum için şanslı bir çocuk olduğumu söyledi. | Open Subtitles | ولكن ما اعرفه، انه قال باني سأكون طفل محظوظ لأنه يوجد لدي ام، تحب ان تعطيني بطاقة مكتبية للبالغين في عيد ميلادي |
Yine de bir zamanlar böyle bir evde yaşadığı için şanslı olabilir. | Open Subtitles | لكنهُ رجلٌ محظوظ لأنه ، انظر إلى المنزل الذي يعيشُ فيهِ |
O tepeden aşağıya canlı inebildiği için çok şanslı. | Open Subtitles | إنه محظوظ لأنه استطاع الوصول إلى هذا التلّ |
Dava açmadığı için şanslısın. | Open Subtitles | إنك محظوظ لأنه لم يوجه لك إتهامات |
Seçimlere katılacağın için şanslısın. | Open Subtitles | أنت محظوظ لأنه سُمح لك حتى بالترشح |
- Yaşadığı için şanslısın. - Onlar hep yaşar. | Open Subtitles | أنت محظوظ لأنه عاش - هم أحياء دائماً - |
- Seni öldürmediği için şanslısın. | Open Subtitles | -أنت محظوظ لأنه لم يقتلك |
- Oraya zamanında gittiğin için şanslı. - Yaşadığı için şanslı. | Open Subtitles | إنه محظوظ، وصلت إليه في الوقت المناسب - إنه محظوظ لأنه على قيد الحياة - |
Hala nefes aldığı için şanslı | Open Subtitles | إنّه محظوظ لأنه لازال يتنفس |
McQuaid onunla şahsi bir bağlantısı olduğunu için şanslı... | Open Subtitles | (ماكويد) مجرد محظوظ لأنه على علاقة شخصية معها -مثلما كان معي |
Çocuk da öldüğü için şanslı. | Open Subtitles | هذا الطفل محظوظ لأنه ميت |
Olamaz. Seninle olduğu için şanslı olacak. | Open Subtitles | -محال , أنه محظوظ لأنه معكِ |
- Evet. Yaşadığı için çok şanslı. | Open Subtitles | هو محظوظ لأنه مازال على قيد الحياة |
Anlayacağın, bence Robert böyle bir kız bulduğu için çok şanslı. | Open Subtitles | أظن أن روبرت محظوظ لأنه وجد فتاة مثلها |