O günlük, beni yıldızlarda saklı olan haritaya götürecek. | Open Subtitles | أن المذكرات هى من سوف ترشدنا إلى الخريطة، مخبأة في النجوم. |
Örneğin Şangay Şehrinin kalbinde saklı olan küçücük istatistikler. | Open Subtitles | عدى عملية إحصاء بسيطة مخبأة في قلب المدينة القديمة " شنقهاي " |
Peki ya Spencer ın matkap içinde gizlenmiş... ..bir derin web silah ile öldüğü haberini... .. internette başlık yaparsak ? | Open Subtitles | ماذا لو قمنا بوضع مقالة على شبكة الإنترنت حول تعرض الفتى سبنسر للقتل بسلاح من الشبكة العميقة مخبأة في حفار كهربائي ؟ |
Gazlı bez ipliği yaranın içinde gizlenmiş. | Open Subtitles | ... ألياف الشاش مخبأة في الجرح، والمختلطةٌ مع شعره |
Bir yerlerde saklanıyor olmalı. | Open Subtitles | لا بد له من أن مخبأة في مكان ما موقع، والانتظار لينسى. |
Mekânı satın aldığımızda duvarın içine saklanmış eski bir kasa bulduk. | Open Subtitles | فبعدما اشترينا المكان اكتشفنا خزنه قديمة مخبأة في الحائط |
"Kalbimde saklı olan gizli sırları." | Open Subtitles | "إن سر هذا مخبأة في قلبي ". |
Bir yerlerde saklı bir kostümünün olduğundan hep şüphelenmiştim. | Open Subtitles | لقد شككت دوما بأن لديك حُلة مخبأة في مكان ما مما يجلب السؤال التالي: |
Mikrofonlar, özel olarak seçilmiş yerlerde saklanır. | Open Subtitles | الميكرفونات مخبأة في أماكن محددة بعناية |
Iraklılar tarafından depolanan yükler... bazı yerlerde saklı. | Open Subtitles | هذه الشحنات المخزنة بالنسبة للعراقيين... وكانت مخبأة في مكان ما. |
Tanrı'nın Gözü çipi prensin arabasındaki hızlı sürücünün içine saklanmış. Araba da kasa odasındaymış. | Open Subtitles | شريحة جهاز التتبع مخبأة في قرص مثبتٌ داخل سيارة الأمير والتي يبقيها في قبو الغرفة المؤمن |