HH: Biliyorsunuz, tarihsel olarak kültür ve tarih açısından sadece çok farklı iki ülkeyiz. | TED | هوانغ هونغ: كما تعلمين، على مدار التاريخ، نعتبر بلدين مختلفتين تماماً من ناحية الثقافة والتاريخ. |
"Fantasia" programımızın sonuncusu biribirinden çok farklı iki müzik parçasının birleşimidir... | Open Subtitles | الفقرة الاخيرة في برنامج فنتازيا هو دمج بين مقطوعتين موسيقيتين ، مختلفتين تماماً |
Bu iki suç, şehrin ayrı bölümlerinde işlenmiş ölüm şekilleri çok farklı ve kurbanlarda farklı özelliklerde. | Open Subtitles | لضحيتين منفصلتين توفيتا بطريقتين مختلفتين تماماً |
Bu moleküllerin her ikisi de kesinlikle aynı yapı taşlarından oluşsa da birbirlerinden tamamen farklı olan iki maddedir ve vücudumuzda tamamen farklı etki gösterirler. | TED | حسنا، على الرغم من أن كل من هذه الجزيئات تتكون من نفس المكونات البنائية إلا أنهما مادتين مختلفتين تماماً ولديهما سلوكٌ مختلفٌ تماماً داخل أجسامنا |
İkimiz de seni tamamen farklı bir şekilde görüyoruz. | Open Subtitles | لقد لاحظنا وجود نسختين مختلفتين تماماً منك |
Bizim gibi bir Grundverschiedene hâlinde mi yani? | Open Subtitles | أتعني من سلالتين مختلفتين تماماً... |
Birbirinden çok farklı iki kişiliği aynı bünyede taşıyor. | Open Subtitles | لقد كونَت شخصيتين مختلفتين تماماً |
İkisinin tamamen farklı konular olduğunu düşünüyordum. | Open Subtitles | اعتقدت بأنها قضيتين مختلفتين تماماً |
Ama ikisi de tamamen farklı durumlar, Gina. | Open Subtitles | (لكنهما وضعين مختلفتين تماماً يا (جينا |
Bizim gibi bir Grundverschiedene hâlinde mi yani? | Open Subtitles | أتعني من سلالتين مختلفتين تماماً... |