Ruslar dün reçel yemiş, Amerikan askerlerine de margarin verilmiş. | Open Subtitles | القطاع الروسي كان لديه مربى بالأمس, و الأمريكان لديهم السمن. |
Bu sıkı çalışmanın tam karşılığı var elimde. Ev yapımı reçel. | Open Subtitles | حسناً، أحضرت لكِ العلاج المناسب لعملكِ الشاق مربى أعددتها في المنزل |
Gerçek meyveli çilek reçeli, kestane ezmesi. | Open Subtitles | مربى الفراولة بفاكهة حقيقية، بعض حبات الكستناء |
Ve bol sosisli ve bir bir dağ kadar tost ekmeği üzerine çilek reçeli dökülmüş olsun. | Open Subtitles | وجبل من الخبز المحمص الأبيض مع مربى الفراولة |
Sırf marmelat satarak geçen yıl 27 bin kazandım. | Open Subtitles | لقد حصلت على 27 ألف دولار من بيع مربى البرتقال السنة الماضية |
Siktir et Jam n'olcak. | Open Subtitles | لا يكون مثل هذا وس، مربى. |
Daha dün reçelli sandoviç isteyen biri tam 40 puan kaybetti. | Open Subtitles | فقط بالأمس فقدت شخص40 نقطة لهذا لأنه قال انه جائع وطلب سندويتش مربى |
Gözlemlediğimiz diğer şey şuydu, hangi durumlarda daha çok insan reçel satın alıyor? | TED | والشيء الاخر الذي تابعناه في اي الحالات كان الناس اكثر قابلية لشراء علبة مربى |
24 aroma varken duranlardan yalnızca yüzde 3'ü reçel satın aldı. | TED | من الاشخاص الذين توقفوا في حالة ال 24 فقط اربعة في المائة منهم اشترى علبة مربى |
Ekmeğin üzerinde tereyağı veya reçel istiyor musun, tatlım? | Open Subtitles | هل تريد زبده او مربى فيه او لا يا عزيزي؟ |
Bir somun ekmek, güzel beyaz ekmek... ve reçel getirdim. | Open Subtitles | وأحضرت رغيفا من الخبز رغيفا ابيضا حقيقيا و مربى |
Bir somun ekmek, güzel beyaz ekmek ve reçel getirdim. | Open Subtitles | وأحضرت رغيفا من الخبز رغيفا ابيضا حقيقيا و مربى |
Karısı Fransız çilek reçeli ister. Amerikan çileğinin nesi varmış. | Open Subtitles | زوجته أرادت مربى الفراولة الفرنسي, الفراولة الأمريكية ليست جيدة بما فيه الكفاية لها |
Bir kavanoz çekirdeksiz frambuaz reçeli ve bir rulo, kapitone, lanolinli tuvalet kağıdı. | Open Subtitles | برطمان واحد من مربى التوت بدون بذور ومسهل خفيف ولفة واحدة من ورق الحمام المبطن باللانولين |
Onu daha önce çekirdeksiz frambuaz reçeli yerken görmedim | Open Subtitles | أتعرفين,أنا لم أره قط يأكل مربى توت خالية من البذور |
Bir kavanoz çekirdeksiz frambuaz reçeli ve bir rulo, kapitone, lanolinli tuvalet kağıdı. | Open Subtitles | برطمان واحد من مربى التوت بدون بذور ومسهل خفيف ولفة واحدة من ورق الحمام المبطن باللانولين |
"İki yumurta, pastırma, tost, kahve ve marmelat." | Open Subtitles | البيض ولحم الخنزير ، ونخب القهوه الساخنه والحليب ، مربى |
Seni asla unutmayacağım, Jam. | Open Subtitles | لن أنسى أبدا لك، مربى. |
3 tavuk budu, 4 reçelli turta yedi ve sonra açlıktan öldüğünü söyledi. | Open Subtitles | أكلت 3 أرجل دجاج و 4 فطائر مربى وبعد ذلك تقول لي أنها تتضور جوعاً. |
Üzüm reçelini yumurtanın içine koymak istediğinden emin misin? | Open Subtitles | هل أنت متأكد أنك تريد وضع مربى العنب على البيض ؟ |
Patates püreli krep ve kızılcıklı jöle eşliğinde. | Open Subtitles | مع البطاطس المهروس والبانكيك مع مربى التوت |
Çilek reçelinden bahsetmişken, raylarda hiç kan yok. | Open Subtitles | أنت تتحدث عن مربى الفراولة ليس هنالك دماء على المسار؟ |
Görünüşe göre sadece ekmek ve reçelimiz veya reçel ve ekmeğimiz var. | Open Subtitles | ... يبدو أن لدينا ... خبز و مربى أو مربى و خبز |
- Amcam acil durumlar için şapkasında daima marmelatlı sandviç saklardı. | Open Subtitles | المربى؟ لطالما عمي أبقى شطيرة مربى في قبعته، تحسباً لحالة طوارئ |
Hırsız değilim, ağabey. Ona murabba vermek istiyorum, zehir değil. | Open Subtitles | . أنا لست لصاً يا أخي، أريد أن أعطيه مربى و ليس سماً |
Aynı zamanda siz İngilizlerin iğrenç reçellere çevirdiği güzel portakallarımız da ünlüdür. | Open Subtitles | والتي تحولونها إلى مربى مقرفة. |