Çünkü vaktinizi böyle önemli bir olayda bir rahibi taciz ederek harcadığınızı düşünemiyorum. | Open Subtitles | لأنني لا أستطيع تخيلكم تضيعون وقتكم في مضايقة كاهناً في تحقيقٍ بهذا الحجم |
Özürlüleri taciz etmeyi yasaklayan kanun var, biliyorsun. | Open Subtitles | أتعرفين أن هناك قانون يمنع مضايقة الضباط |
Bir kadını sevdiğiniz sürece, iş yerinde onu taciz etmenizin... bir sorun olmadığını söylüyorsunuz. | Open Subtitles | انت تقول انه لا مانع من مضايقة امرأة فى مكان العمل مادام بينهما حب |
- Bu çocuklar oyun bahçesinde diğerlerini rahatsız edebilecekleri her köşeyi tutmuşlardı. | Open Subtitles | كل استراحة في ركن في ملعب الاطفال حيث يحبون مضايقة الاطفال الاخرون |
Senden ricam, bak "emrediyorum" demedim Dave Bayan Duncan'ı rahatsız etmemen. | Open Subtitles | كل ما أطلبه منك, ولست حتى آمرك به ان تتوقف عن مضايقة السيدة دانكان |
Bilgelerimize rahatsızlık verirler ve kutsal ateşlerini bozarlar. | Open Subtitles | انهم مضايقة لنا الحكماء ويدنس حرائق الطقوس الخاصة بهم. |
Bu genç bayana taciz ve bir cinayet soruşturmasına müdahale etmekten. | Open Subtitles | على مضايقة هذه الفتاة والتدخل في تحقيق جريمة |
Kimse senden hoşlanmıyor. Senin "konuşma" dediğine biz "taciz" diyoruz. | Open Subtitles | ما تعتبره محادثة ، ماتبقّى منّا يعتبره مضايقة |
Masum insanları taciz etmekten başka bir şey yapmıyorsunuz. | Open Subtitles | انت لا تفعل شيئاً سوى مضايقة الناس الابرياء |
Sizin kocanızın cesedini taciz etmenize izin vermem mümkün değil. | Open Subtitles | ليس هناك مجال أن أسمح لك مضايقة جثة زوجك |
Sana anlattıklarımı oraya girip herifi taciz etmek için kullandın. | Open Subtitles | أسمعي، أنت أستخدمتِ ما قلته فقط للدخول هناك و مضايقة ذاك الرجل |
su ana kadar hiçbir resmi taciz sikayeti kayda alinmadi, fakat, yönetim gelecek davalardan korunmak için agresif bir korumaya geçti. | Open Subtitles | لا توجد شكاوى مضايقة تم الابلاغ عنها على أيّ حال، المجلس قرر أن يحمي نفسه من أي خطر مستقبلي |
Bu kesinlikle bir patron-asistan şeyi değildi, şu cinsel taciz bazında... | Open Subtitles | ذلك لم يكن عناق رئيس لمساعدته الذي يسبب مضايقة |
Halka açık yerde sarhoş olma, haneye tecavüz, kadınları taciz etme. | Open Subtitles | الثمالة،و عدم الانظباط التعدي على ممتلكات الغير، مضايقة النساء. |
Bence polisi rahatsız etmemeliyiz. Aslında... | Open Subtitles | أعتقد أننا لا نحتاج مضايقة الشرطة عزيزي في تلك المسألة |
Evinde oturan insanları rahatsız etmeyi sevmiyorum. | Open Subtitles | لأنّي لا أُحب مضايقة الناس و هم في منازلهم |
İlk önce burada duyuyorsunuz, bu resifi rahatsız eden köpek balığının... cenazesi çıkacak demektir. | Open Subtitles | اي قرش يحاول مضايقة هذه الشعبة فستقام جنازته استطيع الطيران عالياً |
Renkli benzetmelerine rağmen, Bay Tucker'ın buna rahatsızlık demesi bunu rahatsızlık yapmaz. | Open Subtitles | على الرغم من الصور الملونة السيد تاكر يدعوا هذه بقضية مضايقة لايجعله فعلاً دعوى مضايثة |
Çoğunlukla rahatsızlık davaları. Bir tanesi hükümetle ilgiliymiş. | Open Subtitles | غالباً قضايا مضايقة كان هناك قضية مدنية واحدة |
Tatlım, bugün gördün ki dalga geçilmek hiç hoş değil. | Open Subtitles | عزيزتي لقد رأيتِ اليوم أن مضايقة الآخرين ليس امراً مسلياً صحيح |
- Neden geldiğiniz umurumda değil. Bu tacizdir. | Open Subtitles | لا أهتمُّ بسبب وجودكِ هنا . إنّ هذه مضايقة |