ailenle birlikte degildin. Angela Vickers ile birlikteydin. | Open Subtitles | أنت لم تكن مع عائلتك كنت مع أنجيلا فيكيرس |
ailenle birlikte göl evine gidiyorsun bu konu hakkında daha fazla şikayet duymayacağım. | Open Subtitles | سوف تذهبين إلى بيت البحيرة مع عائلتك و لا أريد سماع المزيد من الشكاوي حيال هذا |
Eğer bugün çalışmanı istemeseydim, evde ailenle beraber olacaktın. | Open Subtitles | إذا لم أطلب منك العمل اليوم لكنتي الآن بمنزلك مع عائلتك |
Seni işe aldırmak için kendi işimi tehlikeye atmış olmam bir yana bunun için ailenle beraber 1500 km yol kat ettin. | Open Subtitles | يبدو أنك لا تهتم و أنا أضع مهنتي على الحافة لأجعلك تحصل على العمل و أنت قد سافرت مع عائلتك ماي قارب 1,000 ميل لهذه |
Sadece ailenin yanında yürümeni istemek çok mu fazla? | Open Subtitles | هل هو كثير عليكي اذا طلبت ان تتمشي مع عائلتك ؟ |
ailenle olan ilişkilerin partnerinle olan ilişkilerini şekillendirdi. | TED | علاقاتك مع عائلتك تشكل علاقاتك مع شركائك. |
Sen ailene aitsin, ve ben ise buraya. | Open Subtitles | لكنّك ستعودين مع عائلتك وأنا أعود إلى هنا ولا شيء يمكننا أن نفعله بشأنه |
Ne olursa olsun senin yerin ailenin yanı. | Open Subtitles | على أية حال مكانك مع عائلتك |
Vali ayrılmak üzere, basın, ailenizle birlikte sayın valinin fotoğrafını çekmek istiyor. | Open Subtitles | رئيس البلدية على وشك أن يرحل وتريد الصحيفة إلتقاط صورة له مع عائلتك. |
Meyvelerin hasatına kadar ailenle birlikte kalacak mısın? | Open Subtitles | سوف البقاء مع عائلتك بينما نحن حصاد الفاكهة؟ |
Onun haberi yok. Aslında biliyor ama ailenle birlikte olduğumuzu sanıyor. | Open Subtitles | إنها لا تعلم, أعني تعلم لكنها تعتقد أنني مع عائلتك |
Benimle görüşebilmek için ne kadar çok çalıştığını biliyorum ama sen ailenle birlikte olmak adına bu şansı elinin tersiyle itiverdin. | Open Subtitles | أعرف كيف اجتهدتى لتحصلى على فرصتكِ معى, ولكنّكِ أدرتِ ظهركِ لها لتكونى مع عائلتك |
Çünkü bir haftamızı ailenle birlikte favori mekânlarında geçireceğiz. | Open Subtitles | حسنا اقضى أسبوع واحد فى مكان مفضل مع عائلتك |
Bob Harris güzel ailenle birlikte buraya buyur. | Open Subtitles | بوب هاريس تعال الى هنا مع عائلتك الجميلة |
Ama kalmalısın ailenle beraber, olması gerektiği gibi. | Open Subtitles | ولكن عليك أن تبقى ، جنبا إلى جنب مع عائلتك ، الطريقة التي كان من المفترض أن يكون. |
İyi haber ise kararını verip evinde ailenle beraber bir akşam yemeği yiyebilirsin. | Open Subtitles | الخبر الجيد أنك تستطيع اتخاذ القرار والمجيء للعشاء مع عائلتك وطفلتك |
Gidip ailenle beraber ol. Ben de kendi ailemle birlikte olacağım. | Open Subtitles | اذهب وكن مع عائلتك فسأكون مع عائلتي أيضًا |
Söylersen bir hafta içinde ailenin yanında olursun. | Open Subtitles | والان ان اخبرتني ستكون مع عائلتك خلال اسبوع |
Amerika'da, ailenin yanında olmak istediğini biliyorum. Özür dilerim. | Open Subtitles | أعلم أنك تريد أن تكون مع عائلتك في أمريكا.. |
Bu evrende ailenle olan ilişkinden daha önemli hiçbir şey yok. | Open Subtitles | لا شيء في العالم كله أروع من العلاقة الأسرية علاقتك مع عائلتك |
ailen ile vakit geçirmek seni iyi hissettirir mi? | Open Subtitles | هل سيبهجك ذلك , قضاء بعض الوقت مع عائلتك ؟ |
Eve git ve ailenin yaninda ol. | Open Subtitles | تقلق حول شعورك أذهب الى البيت وكن مع عائلتك |
Eve gidene kadar rahatlayabilirsin ama ev işlerini yapacaksın ve akşam yemeğine yardım edeceksin ve domuz gibi homurdanmak yerine ailenle iletişim kuracaksın. | Open Subtitles | يجب عليك ان تستريحي طوال طريق العودة الى المنزل ولكن سوف تقومين ببعض الاعمال المنزلية وسوف تساعدين باعداد العشاء وسوف تتناقشين مع عائلتك بلغة غير لغة الاشارات الجمنازية |
Ailenle berabersin, korkacak hiçbir şey yok insanların için dışına çıkartan şu duman. | Open Subtitles | عدت مع عائلتك الآن ، حيث لا يوجد ما يفزع عدى ذلك الضباب الذي يقلب جلود الناس |
ailenle vakit geçirmenin bu kadar acı verici olmasına üzüldüm. | Open Subtitles | حسناً، أنا آسف لأنك تظن أن قضاء الوقت مع عائلتك مؤلم لهذه الدرجة. |
- Artık bitti. Neden gidip ailenle konuşmuyorsun? | Open Subtitles | انتهى أمرك، اذهب وتحدّث مع عائلتك.. |