Çünkü o buzdolabı mıknatısı ve Kanada parası yutmadığı müddetçe mıknatıs çekmez. | Open Subtitles | هذا لأنّه مغناطيس ثلاجة وما لم تبتلع دايم كنديّ فلن ينجذب للمغناطيس |
Baylar, yalnızca bir mıknatısı hareket ettirerek elektrik akımı indüklemek üzereyim. | Open Subtitles | أيها السادة، إنني بصدد دفع تيارًا كهربائيًا فقط بواسطة استخدام مغناطيس |
Bilmelisin burası tam bir kız mıknatısı. | Open Subtitles | أنت يَجِبُ أَنْ تَعْرفَ أن هذا المكانِ مغناطيس حقيقيِ للفتايات الجميلاتِ |
Ve içinde manyetik etki veren küçük metal parçacıkları vardır. | TED | وفيه قليل من جزيئات المعدن الصغيرة ، و هذا ما يجعل منه مغناطيس. |
Bu ölçüde bir mıknatısla asteroitin yolunu kesin değiştiririz! | Open Subtitles | يمكننا تحويل مسار الكويكب مع مغناطيس بهذا الحجم |
Dünya'nın kendisi dev bir mıknatıstır ve diğer tüm mıknatıslar gibi kuvvet hatları onu çevreleyen boşlukta uzanırlar. | Open Subtitles | إن الأرض نفسها تعد مغناطيسًا عملاقًا وإنها تُعد مثل أي مغناطيس آخر، فقوتها تمتد بعيدًا |
- Piliç mıknatısıyım. | Open Subtitles | لا انا مغناطيس الفتيات "كلمة فتيات ودجاج تشترك بنفس النطق" |
Sanırım bu rahipler, inançlı insanları Budhha'nın kıçındaki bir mıknatısı harekete geçirerek dolandırıyorlar. | Open Subtitles | وأظنّ أنّ رهبان هذا المعبد "يحتالون على مؤمنيهم بوضع مغناطيس في مؤخرة "بوذا |
Adam para üstünü eksik vermiş olabilir. Buzdolabı mıknatısı bir şey bulamadı. | Open Subtitles | لكن يحتمل أن تكون خُدعتَ، مغناطيس الثلاجة لا يلتقط شيئاً |
İlk ruh mıknatısı denemelerimi 30 yıl önce yaptım. | Open Subtitles | حينما كنت أجري تجارب مغناطيس الروح قبل ثلاثين عامًا مضت |
Dostum, arabanın kaputunun altında kuku mıknatısı mı var? | Open Subtitles | يا صاح , هل فعلياً لديك مغناطيس لجلب الفتيات تحت هذه السيارة ؟ |
Umarım, en kötü durumda, 20 ya da daha fazla mıknatısı çıkartmak zorunda kalmayız. | Open Subtitles | أتمنى، في أسوأ الأحوال ألا نضطر لإخراج أكثر من 20 مغناطيس أو نحو ذلك |
Tamam, bu elektron mıknatısı nanitleri yavaşlatmalı. Mümkün. | Open Subtitles | هذا مغناطيس كهربيّ يفترض أن يبطّئ النانويتس |
Dedenin yo-yosunun 45 kilo kaldırabilen minyatür bir motoru, ve özel geliştirilmiş süper-naylon halat sarılı manyetik gövdesi var mıydı? | Open Subtitles | واليويو حقيقى بداخله محرك صغير يمكنه جر 90 باوند ومع ذلك مغناطيس قوى وحبل متطور من النايلون الممتاز ؟ |
Şimdi süper iletken seramiğin manyetik alanın üzerine manyetik cisim koyuyorum kutuplar doğru olmalı | Open Subtitles | الآن سأضع مغناطيس مباشرة على قطعة خزف قابلة للوصل الكهربي يجب أن يكون التقاطب مضبوطا |
manyetik kilitlerin birçoğu yeterince güçlü nadir mıknatısla etkisiz hâle getirilebilir. | Open Subtitles | الكثير من الأقفال المغناطيسية يمكن أن تكون مشوشة عن طريق مغناطيس أرضي نادر |
Eğer bu teknolojiye yabancıysanız özünde fMRI makinesi; büyük, tüp şeklinde olan oksijensiz demirin kandaki ilerleyişini izleyen bir mıknatıstır. | TED | إذا لم تكن على دراية بتلك التكنولوجيا، هي أساسًا آلة كبيرة ذات مغناطيس أنبوبي الشكل تقتفي أثر الحديد غير المؤكسد في دمك. |
Belki fark etmemişsindir ama ilişki mıknatısıyım ben. | Open Subtitles | ربما لم تلاحظ لكنني مغناطيس للعلاقات |
Telgraf teli üzerinden binlerce mil ötedeki bir mıknatısa yollanan bir elektrik atımı, saniyenin çok küçük bir kesri kadar zamanda, kıtanın öteki tarafında mesajların alınabilmesini sağlayan | Open Subtitles | يتم إرسال نبضة كهربية خلال سلك التلغراف إلى مغناطيس على بعد ألاف الأميال لتٌنتٍج النبضات المألوفة لإشارات موريس |
Buzdolabının üzerinde çocuk kilidi olan dolapları açan bir magnet vardı. | Open Subtitles | هناك مغناطيس على البراد انهم يستخدمونه لفتح الخزائن المقفلة لأجل الاطفال |
Ben imkânsız erkekler için bir mıknatısım. | Open Subtitles | أنا مغناطيس يجذب الرجال الغير متاحين. |
belli bölgelerdeki moleküllerinizi düzenleyen büyük bir mıknatısın içindesinizdir. | TED | فانت داخل مغناطيس كبير مما يجعل جزيئاتك تترتصف في صورة معينة |
Yapılması gereken birinin içine mikroskobik ruh mıknatısları yerleştirmek. | Open Subtitles | كان فقط بحاجة إلى إعداد أحد بوضع مغناطيس مجهري بداخله |
Beklenmedik olan yanı yumuşak ama aynı zamanda kuvvetli bir mıknatıs olması. | TED | الشيء الغير متوقع بخصوص هذا هو أنه لين، لكنه كذلك مغناطيس قوي. |
Freudstein'in evi beni berbat bir biçimde mıknatıs misali kendine çekiyor ve de korkutuyor. | Open Subtitles | بيت فرودشتاين؛ يجذبني مثل مغناطيس جهنمي ويخيفني |
Vay, Dave, sen sadece pislik mıknatısısın. | Open Subtitles | رائع، دافيد إنك مجرد مغناطيس لعين |
Olağanüstü bir güç, kuvvetli bir mıknatıs gibi bizi çekerek... tapınağa doğru sürüklüyor. | Open Subtitles | هناك بعض القوى الخارقة تسحبنا , مثل مغناطيس عملاق تسحبنا إلى الضريح |
Benim suçum değil. - mıknatıslar hakkında bir şey bilmiyordum. | Open Subtitles | لمْ أكن أعرف شيئاً عن وجود مغناطيس في سماعات السيّارة. |