Anneannem gibi kadınların Türkiye'de yaptıkları bir başka şey de aynaları kadifelerle örtmek veya ters çevirerek duvara asmaktır. | TED | أمر آخر تفعله نساء كجدتي في تركيا هو تغطية المرايا بقماش من القطيفة, أو تعليقها على الجدران وهي مقلوبة. |
Ve hepsini ters astığını fark ettiğinde attığın kahkaha da çok hoşuma gitmişti. | Open Subtitles | واحببت الطريقة التي كنت تضحكين بها عندما ادركتِ انك قمت بتثبيتها بطريقة مقلوبة |
Kısa zamanda onların akıllarının başka yerde olduğunu söyleyebilirim çünkü ters bir yüz gördüklerinde bile yine de düğmeye bastılar. | TED | سرعان ما اكتشفنا أننا نجحنا في جعلهم شاردي الذهن، حيث كانو يضغطون على الزر حتى عندما كانت الوجوه مقلوبة. |
"yardım"ın tersten yazılmış hali helikopterler havadan okuyabilsin diye. | Open Subtitles | تلك كلمة مساعدة و لكن مقلوبة لكى تستطيع الطائرات قرائتها من السماء |
Kan ve devrilmiş bir kamyon bulduk sadece. 6 adamım en iyi 4 müşterim, silahlar ve silahların karşılığıyla kaybolmuş. | Open Subtitles | ولم نجد سوى الكثير من الدماء وشاحنة مقلوبة ستة من رجالي وأربعة من أفضل زبائني مفقودون |
Bir sorayım ama adamın hayatı tepetaklak olmuş. | Open Subtitles | سأحاول، حياته الآن مقلوبة رأساً على عقب الآن |
ters çevrilmiş bir yüzü görmek çok zor olmasa bile. | TED | حتى لو كان واضحََا جدََا أن الوجوه مقلوبة. |
İşte Abraham Lincoln'ün bir fotoğrafı ve bu da ters çevrilmişi. | TED | لدينا هنا صورة لأبراهام لينكولين، وأخرى مقلوبة رأسًا على عقب. |
Örneğin, insanlarda ağ tabakası tersine çevrilmiştir ve ışığı algılayan hücreler göz açıklığına karşı ters yöne bakar. | TED | مثلًا شبكية العين البشرية مقلوبة مع الخلايا الكاشفة للضوء المواجهة لفتحة العين، |
Kayıp Şehir bu inanılmaz kalker oluşumları ve ters dönmüş havuzların yanında karakterize edildi. | TED | وهذه المدينة تميزت بوجود تكوينات مختلفة من الحجر الجيري وأحواض مقلوبة في قاع المحيط. أنظروا لهذه الصور. |
Yakın zamanda Meksika Körfezi'ndeki dalışlarımızda bulduğumuz su havuzları, bu kez ters değiller, doğru şekilde duruyorlar. | TED | في خليج المكسيك, ووجدنا أحواض من المياه و لكنها ليست مقلوبة هذه المرة. |
Özellikle de resim ters dururken. Burada işin içine genel yüz tanıma programı giriyor. | TED | خصوصا وانها مقلوبة رأسا على عقب انت تشرك تلك البرمجيات للتعرف على الوجوه العامة هناك |
Sonra ters dönmüş vaziyette havuzda yüzüyordu. | Open Subtitles | وبعدها وجدناها تطفو مقلوبة الوجه في الحوض |
Peki şapkanı ters giymen seni daha mı olgun yapıyor? | Open Subtitles | لا أعلم. هل تظن أن ارتداء قبعتك مقلوبة سيجعلك تبدو ناضجاً أكثر؟ |
Aynadaki görüntü bu. "N" harfine bak. Harita ters basılmış. | Open Subtitles | ,إنها صورة مقلوبة إنظر إلى كلمة الشمال, إنها مقلوبة |
Gerçek şu ki, bunu herkes yapar bazen, yastığı ters çevirerek bazen, saksıyı kullanarak bazen de, gömleğin düğmesini ilikleyerek. | Open Subtitles | أحياناً بمساعدة وسائد مقلوبة و في بعض الأحيان بمساعدة نباتات المغروسة و أحياناً آخرى بإستعمال الزر الأعلى للقميص |
Bak, kelimeyi tersten yazmışsın, peki... ama harfler hala düz. | Open Subtitles | انظر, لقد كتبت الكلمة مقلوبة فقط ولكنك لم تقم بقلب الحروف ايضاً |
Peki, öncelikle röntgen tersten çekilmiş | Open Subtitles | -هدية لكِ . حسنا، أولا، صورة الأشعة مقلوبة. |
Sayın sürücüler , haberler kötü Çevre yolunda bir kavun kamyonu devrilmiş.Ortalık mahvoldu.Yol temizleme işlemleri üç saat sürebilir. | Open Subtitles | -أنباء غير سارة هناك شاحنة بطيخ مقلوبة على الطريق السريع، هذه فوضى - |
Neden böyle tepetaklak doğduğunu bilmiyor gibisin. | Open Subtitles | ويبدو واضحا تماما بالنسبة لي أنه ربما انك لا تعيين لماذا ولدتي مقلوبة |
Uçağı ters uçurdum, yani baş aşağı. | Open Subtitles | لقد قدت الطائرة معكوسة هذا يعني أنها كانت مقلوبة |
Galiba küren alt üst olmuş. | Open Subtitles | أعتقد أن الكرة الأرضية الخاصة بك مقلوبة |