1998'deki güneş depremi Richter ölçeğinde 11.3'lük bir sarsıntıya denk düşerdi. | Open Subtitles | زلزال الشمس لعام 1998 تم تسجيله بـ 11.3 على مقياس ريختر |
Gerçekleştirilmesi çok zor olan bu küçük hayallerin küresel ölçekte insani fayda üreteceğine yürekten inanıyorum. | TED | و أنا حقا, أؤمن في قوة القصص الصغيرة, لأنه صعب جدا أن تقوم بعمل انساني على مقياس عالمي. |
1'den 10'a kadar puan verecek olsan, bana ne kadar kızgınsın? | Open Subtitles | على مقياس من 1 إلى 10، كم يبلُغ غضبك مني تحديدًا؟ |
6. Yakıt göstergesi parladıktan ve gravitometre döndükten kısa bir süre sonra reaktör sızdırıyor. | TED | 6. بعد وقتٍ قصير من إضاءة مقياس الوقود ودوران مقياس الجاذبية، يحدث تسرب للمفاعل. |
Fırtına aktivitesini ölçmek için meteoroloji uzmanlarının kullandığı bir ölçek. | Open Subtitles | إنه مقياس يستخدمه علماء الأرصاد الجوية لقياس نشاط العواصف الرعدية. |
Gücünüzün ölçeği bin kat arttığı için her şey size çok kırılgan görünürdü. | TED | كل شيء سيبدو هشا لك حيث أن مقياس قوتك توسع الف مرة |
- Kaç beden elbise giyiyorsun? | Open Subtitles | كم هو مقياس ثيابكِ التي ترتدينها؟ أرتدي ثياب مقياس خمسّة. |
Toplumun refahının bir ölçüsü, GSYİH'dan tamamıyla farklı. | TED | إنه مقياس لرفاهية المجتمع، منفصل تمامًا عن الناتج الإجمالي المحلي. |
Bunu görebilmek için çok daha küçük bir ölçeğe hücre ölçeğine inmemiz gerekiyor. | Open Subtitles | و لكي نشاهد هذا. سنحتاج النزول إلى مقياس اصغر بكثير إلى المستوى الخلوي. |
Tatlım, başarını tartmaya kalksam buna yetecek bir tartı bulamam. | Open Subtitles | عزيزتي, في مقياس من واحد إلى عشرة, كنتي في مقياس مختلف تماماً |
Diğer bir değişle, buradaki her bir adım performans ölçeğinde bir büyüklük kertesini göstermektedir. | TED | وبتعبير آخر، كل خطوة هنا تمثل رتبة مقدار على مقياس الأداء. |
Yani yaptığımız, makinenin içine mikro saniye ölçeğinde meydana gelen bir evrim süreci yerleştirmektir. | TED | حسنا ما نفعله هو أننا نضع بداخل الآلة عملية تطور تأخذ مجراها في مقياس زمني يعادل الميكروثانية. |
Daha büyük ölçekte bile, bütün dünyada bile, bütün bu hava moleküllerinin davranışı tamamen aynıdır. | TED | وعلى مقياس أكبر، عبر أنحاء العالم، تظل الفكرة نفسها مع كافة جزيئات الهواء. |
Güzel kadınlara bakacaksın ve onlara birden ona kadar puan vereceksin. | Open Subtitles | ستنظر إلى فتيات جميلات وتقيّم جمالهن في مقياس من 1 إلى 10 |
Son anında seni görmeye gelenler insanın yaşamının bir göstergesi sanırım. | Open Subtitles | أنه مقياس لحياه الشخص, كما أعتقد هؤلاء من أتوا لكى يروك فى النهايه |
Yani ölçek itibari ile dev sosyal sorunlara karşı karşıyayız ve bizim STK'lar ölçeğin yanına bile yaklaşamıyor. | TED | نحن نتعامل مع مشاكل اجتماعية عملاقة في الحجم و منظماتنا لا يمكن ان تولد اي مقياس |
Eksenler herşeydir; ölçeği değiştirdiğinizde tüm hikaye değişebilir. | TED | المحاور هي كل شئ. فإن غيرت مقياس الرسم، بإمكانك تغيير القصة. |
Ormanlarımızın çoğu, herkese tek beden elbise yaklaşımına göre yönetildi. Ama iyi orman idaresi yerel şartların iyi bilinmesini gerektirir. | TED | أترون، معظم غاباتنا الآن تدارُ باستخدام نهج مقياس واحد يناسب الجميع، لكن تتطلب إدارة الغابة الجيدة المعرفة بالظروف المحلية. |
Ancak eğer bir kabağı kırarsanız, onu fırlatıp atamazsınız çünkü o sopanın o kalsiyumu biriktirmiş olan her vuruşunda insan hayatının ölçüsü, arkasında bir düşüncesi vardır. | TED | لكنك إذا كسرت قرعة نبات ، لايمكنك رميها لأن كل قطعة من ذاك النتوء الذي شكل الكلس فيه مقياس حياة رجل ما توجد خلفه فكرة ما |
Şimdi, bu bilardo toplarını güneş sistemi ölçeğine büyütseniz Einstein yine size yardımcı olur. | TED | إذا زدت مقياس تلك الكرات بحجم المجموعة الشمسية، سيظل بمقدور آينشتاين مساعدتك. |
1'den 10'a kadar, 10 en yüksek olmak üzere, destek sisteminizi nasıl değerlendirirsiniz? | Open Subtitles | من مقياس 1 إلى 10 ستكون 10 اعلى اختبار كيف تُقيم نظام الدعم؟ |
Paspasın altına gizlediğim, vücuttaki yağ oranını ölçen tartı çakış sırasında büyük bir pişmanlık yaşamamanızı sağlar. | Open Subtitles | مقياس دهون الجسد الذي خبأته تحت حصيرة الترحيب سيتأكد من الا تندم بعد المضاجعه |
Bunun yerine siz onları ortak bir değer ölçüsüne çevirirsiniz. İkisinide bu ölçeğe koyarız ve buna göre değerlendiririz. | TED | فبدلاً عن ذلك، تحوّلها إلى مقياس شائع، تضعهما على ذلك المقياس وتقيّمهما وفقاً لذلك. |
Hikayemiz, yani ömrümüz için sahip olduğumuz toplam zaman artış gösteriyor ama en küçük ölçü, yani AN, ufaldı. | TED | الوقت الإجمالي التي لدينا بالنسبة لنا السرد، العمر الافتراضي لدينا قد تمت زيادته لكن مقياس أصغر، اللحظة , قد تقلصت |
Aletlerim sadece irtifa ölçer ve saat. | TED | معداتي الوحيدة هي مقياس الوقت و الارتفاع. |