Önceki günkü hava ve deniz bombardımanından paniklemiş şekilde hava sahasını yarım bırakarak, birlikler iç kısımlara kaydı. | Open Subtitles | كانوا مرعوبين من قصف اليوم السابق و القصف الجوي وحداتهم هربت من المكان تاركة المطار الغير مكتمل |
Tek hikaye kalıplaşmış kimlikler yaratır. Kalıplaşmış kimlikler ile ilgili sorun ise, doğru olmadıkları değil, ama aslında eksik olduklarıdır. | TED | النظرة الآحادية تخلق التنميط. والمصيبة مع التنميط ليس أنه غير صحيح ، لكن أنه غير مكتمل. |
Yaşamı henüz tamamlanmamış bir kitap olarak düşünün. | TED | افترضوا أن الحياة كتاب، كتاب غير مكتمل بالتأكيد. |
Eğer bu kadar çok bitmemiş filozof taşı varsa, simyacının gücü artacaktır. | Open Subtitles | إذا كان هنالك هذا المقدار الكبير من حجر ,الفلاسفه الغير مكتمل قوة الكيميائي سوف تتضاعف |
Ve bunu netleştirmek istiyorum, biz bunu tam bir matematik eğitimi olarak görmüyoruz. | TED | وأريد أن أوضح بجلاء، نحن لا نرى ذلك كمنهج تعليم رياضيات مكتمل |
Öyle dolu ve kalın ki bir plaj şemsiyesini kaldırabilir. | Open Subtitles | إنه مكتمل وغزير وبامكانه تثبيت شمسية. |
dolunay çıkan 5 Aralık'ta gelip hepimizi öldüreceği mi? Herkesi değil. | Open Subtitles | عندما يكون القمر مكتمل فى الخامس من ديسمبر سيأتى لقتلنا جميعا؟ |
Hayır tamamlandı, sadece benim üzerime konana dek etkili değil. | Open Subtitles | لا ، كان مكتمل ، لكنه لم يكن فعال للغايّه |
Ve sonra ikimiz dışarı çıkıp sabah 6'ya kadar yarım kalmış işimizi hallediyoruz. | Open Subtitles | ونمضي نحن في عملنا الغير مكتمل لغاية السادسة صباحاً |
Evet, hiçbir işi yarım bırakmam ben bilirsiniz. | Open Subtitles | نعم ، تعلمين أني لا أترك شيئاُ غير مكتمل |
Tanıştığımızda yarım ay çıkmıştı. | Open Subtitles | كان على شكل هلال عندما إلتقينا لأول مرة و الأن إنه قمرٌ مكتمل |
Birkaç kiremit eksik. Sipariş etmeyi unutmuşum. | Open Subtitles | اصبح شبه مكتمل بالطوب لكني نسيت أن أطلب من العمال إكماله |
Sanırım bu sefer eksik bir şeyi aldım. | Open Subtitles | أعتقد أن هذه المرة أحضرت شيئاً ما غير مكتمل |
Evet.Odada ki tamamlanmamış filozof taşı yetersiz. | Open Subtitles | أجل كمية حجر الفلاسفه الغير مكتمل في هذه الغرفه لا تكفي |
Hangi bölümün tamamlanmamış olduğunu söylediğinizi hatırlayamadım. | Open Subtitles | لم اعرف اي جزء تقصد الذي قلت انه غير مكتمل |
Stravinsky, gerçek bir bestekarın her daim bitmemiş çalışmasını düşündüğünü söylerdi. | Open Subtitles | سترافينسكي قال بأن المؤلف الموسيقي الفذ يفكر بشأن عمله الغير مكتمل طوال الوقت |
Bence sevimli bir kulübe, köy tarzı, daha bitmemiş türünden. | Open Subtitles | حسنا,أعتقد أنه رائع فى شكل ريفى,غير مكتمل نوعا ما |
Onun yüzü dar değildi, tam yuvarlak da sayılmazdı. | Open Subtitles | قال ان وجهه لم يكن نحيف او مكتمل الإستدارة |
Ve boşaltma kapalı olduğu için, tabağın dolu. | Open Subtitles | وتدفق الحركة مغلق، لذا أصبحتَ مكتمل. |
Bu tehlikeyi göze alacağız, dolunay var. | Open Subtitles | لكن الأسراب , يا كابتن سنخاطر بهم , القمر مكتمل |
Kinetik soğurma tamamlandı. Koruyucu enerji dönüşümü alanı oluşturuldu. | Open Subtitles | الإمتصاص الحركي مكتمل و مجال تحويل الطاقة الوقائية متوقف |
Yani insan olarak gelişimini tamamlayamamış ve hâlihazırda sizin vücudunuzdan beslenen kusurlu bir ikiz. | Open Subtitles | ـ أنه توأم غير مكتمل النمو لم يتطور إلى شخصٍ كامل لكنه بقي ينمو متغذياً من جسمك |
Ve ertesi hafta, kusursuz düğünü planladıkça her şey daha da iyiye gitti. | Open Subtitles | وفي الاسبوع التالي، كما خططنا لها من اجل حفل زواج مكتمل كانت الاشياء تتحسن |
Bebeğin vücudu hala tamamlanmadı, günden güne ve daha da çoğalarak, bunlar etrafta dolaşıyorlar. | Open Subtitles | جسم الطفل الرضيعَ ما زالَ غير مكتمل رغم ذلك يَومَاً بَعدَ يَومٍ، وأكثر فأكثر فإن تلك الأجزاء تترابط مع بعضها البعض |
Bunlardan tamamlanmış bir taş yaratmak , çok daha anlamlı. | Open Subtitles | صناعة حجر مكتمل من هذا الشئ له معنى أكبر |
Üzgünüm, bugün için bu konuda birşey yapamam. Tamamen doluyuz. | Open Subtitles | أنا آسف سيدي ، لا نقدر فعل أي شيء عنها اليوم ، لدينا الحجز مكتمل |