| Aynen. Böyle bir manzara keşke resim yapabilseydim dedirtiyor. | Open Subtitles | أعلم، مناظر مثل هذه تجعلني أتمنى أنني أستطيع الرسم |
| Haklıymış, değil mi? Pek manzara yok. Kimisi için öyle olmayabilir. | Open Subtitles | كانت محقةَ لا مناظر كثيرة قد يتشاجر الناس |
| Yoldayken gördüğüm kadarıyla Almanya'nın bir manzarası var hâlâ. | Open Subtitles | في الطريق إلى هنا، اكتشفت أن ألمانيا لا تزال تمتلك مناظر طبيعية. |
| Çünkü burada hiçbir şeyin manzarası yok. | Open Subtitles | لأنه إذ لم يكن هناك منظر لن يكون. هناك شيء للمشاهدة ولن يكون هناك مناظر |
| Başka bir deyişle, bu gezi bana muhteşem manzaralar sunmuştu, fakat hareketsiz oturma onları kalıcı çıkarımlara dönüştürdü. | TED | السفر، بعبارة أخرى، يعطيني مناظر رائعة، لكن السكون هو ما يجعلني أحولها إلى رؤى خالدة. |
| Parlayan renkler, daha cesur görüntüler. Bütün düzeni toparlayalım. | Open Subtitles | ألوان أبهى، مناظر أكثر جرأة، نعيد النظر في الغلاف بأكمله |
| Dağ manzaraları da Çinli sanatçı ve şairler için tarih boyunca önemli bir ilham kaynağı olmuştur. | Open Subtitles | مناظر الجبال الطبيعية حمل سحر للفنانين والشعراء الصينيين في كافة أنحاء التاريخ. |
| Gördüğünüz gibi bütün tablolarda manzara resimleri var... - ...başka ama hiçbir şey yok. | Open Subtitles | كما ترى، كل تلكَ اللوحات مجرد مناظر طبيعية لا يوجد بها أشكال غريبة من أي نوع |
| Harika bir manzara, sıcak insanlar, daha ne olsun? | Open Subtitles | وأخيرا، مناظر جميلة، الناس ردود فعل إيجابية. بالطبع نحب. |
| Buraya geldiğini ve burada nefes kesen bir manzara keşfettiğini söyledi. | Open Subtitles | تقول أنها جائت إلى هنا وأكتشفت مناظر تحبس الأنفاس |
| Beverly Hills'te bile böyle manzara yoktur. | Open Subtitles | حتي بيفيرلي هيلز ليس بها مناظر مثل هذه |
| İki yatak odası, iki banyo, kısıtlı manzara... | Open Subtitles | غرفتا نوم وحمّامان، مناظر مائية محدودة... |
| Çünkü burada hiçbir şeyin manzarası yok. | Open Subtitles | لأنه إذ لم يكن هناك منظر لن يكون. هناك شيء للمشاهدة ولن يكون هناك مناظر |
| High Line önceden ilan panolarıyla kaplıydı. Biz buraya hoş bir görüntü kazandırdık. Yani, burası artık ilanlara değil şehrin manzarası eşliğinde fotoğraf çektiren insanlara ev sahipliği yapacak. | TED | كان الهايلاين مغطى باللوحات الإشهارية، وهكذا اتخذنا مقاربة مرحة حيث، بدل تأطير الإشهارات، ستقوم بتأطير الناس في مناظر للمدينة. |
| Plüton; devasa dünyaların, hiçbir manzarası olmayan gaz gezegenlerinin çok ötesinde bulunuyor. | Open Subtitles | بلوتــو" يرقـــد فى الطريق" فيما وراء العوالــم الهائلة كـواكـب الغـــاز تلك التى ليس لها مناظر طبيعية |
| Sonra deniz kenarına, deniz manzarası yapmaya götürdüler. | Open Subtitles | ثمّ أحضرونا للشاطئ لنرسم مناظر بحرية |
| İçerisinde bu büyük yeraltı boşluğu gibi etkileyici manzaralar barındırıyor ve şaşırtıcı biyolojik ve mineralojik dünyalarca da oldukça zengin. | TED | وتحتوي على مناظر طبيعية خلابة مثل هذا التجويف الأرضي الضخم، وهي غنية بعوالم بيولوجية ومعدنية مدهشة. |
| Charles Lullin, büyükbaba, yüzlerce farklı figür, her çeşitten değişik manzaralar gördü. | TED | تشارلز لولاند، الجد رأى المئات من الأشكال المختلفة، مناظر مختلفة من كل الأنواع. |
| Veya, bulut şekilleri ya da uçsuz bucaksız manzaralar... veya belirli belirsiz gölgeler, uzayda süzülen geometrik objeler. | Open Subtitles | أو أشكال سحابية أو مناظر رائعة أو ظلال مبهمة ، أو أشكال هندسية تحلق في الفضاء |
| Okyanusların büyük bölümü hala keşfefilmedi ama yine de elimizde şunun gibi bizi cezbeden ve okyanuslara aşina kılan görüntüler var. | TED | ومعظمها غير مكتشفة، ولكن هنالك مناظر جميلة لقد أسرتنا وجعلتنا نصبح على دراية بها . |
| Sadece zambak göletler ve deniz manzaraları falan olacak. | Open Subtitles | بدقة أكثر برك الزنبق و مناظر بحرية و ما شابه |
| manzaralı Placid Gölü yolundan bir saat sürüyor. | Open Subtitles | على بعد ساعة فقط من مناظر البحيرات الخلابة. |
| Haşmetli zirveleri Çin'in en devasa manzaralarından birini Çinlilerin büyülü cennet olarak bildiği yeri gizler. | Open Subtitles | حيث قمم الشاهقة تخفي إحدى مناظر الصين الطبيعية الأكثر روعة، معروف إلى الصينيين كجنة دنيا الخيال. |