Babam ve ben şafak zamanı tarlada ağaçlardan taze havuçları toplarız. | Open Subtitles | نزلنا أنا و أبي إلى الحقل، لنلتقط الجزر الطازج من الأشجار |
Eğer onu tanıyan biri varsa ağaçlardan bile yaşlı biri olmalı. | Open Subtitles | حسناً ، إذا علم أحد أن يعتبر شخص أقدم من الأشجار |
Bütün o farklı farklı ağaçları yaparken ne düşünüyordu ki? | Open Subtitles | سبحان الله ما أجملها أنواع مختلفة من الأشجار |
Bu diyar sırf ağaçlar ve sudan oluşsa bile onu fethedeceğiz! | Open Subtitles | حتى إن كانت هذه الأرض من الأشجار والمياه فقط، فسوف نغزوها |
Hayır hiçbir şey göremiyoruz, çünkü bir çok ağaç var. | Open Subtitles | لا، لا نستطيع أن نرى أي شيء, لأن هناك العديد من الأشجار. |
ağaçların arasından çıkıp bana silah doğrulttu. Başka şansım yoktu. | Open Subtitles | خرج من الأشجار يلوح بندقية، لم يكن لدي أي خيار. |
Hiçliğin ortasındaki bir grup ağacın içinde o koruda böyle sürünmüş. | Open Subtitles | وزحف في الوحل بين مجموعة من الأشجار في منتصف مكان مجهول |
Ağaçlara varmak üzereyiz, nasıl? | Open Subtitles | نحن قريبين من الأشجار , أليس كذلك ؟ |
ağaçlardan geldiler ve en zorlu 40 adamımızı yerle bir ettiler! | Open Subtitles | لقد ظهروا من الأشجار وأجهزوا .على 40 واحد من أشرس رجالنا |
Peki, sonraki var Biz sallanan başlar ağaçlardan ve özlem muz? | Open Subtitles | لذا ما التالي ؟ نبدأ نتأرجح من الأشجار ونطلب الموز ؟ |
ağaçlardan atladılar ve en acımasız 40 adamımızı yok ettiler. | Open Subtitles | إنهم ينزلون من الأشجار وتخلصوا من أربعين رجلاً قوياً لدينا. |
Tüm bu zaman şehirde yaşıyordum, çünkü, doğrusu, ağaçlardan korkuyordum. | TED | كل هذا الوقت كنت أعيش في المدينة ، لأنه ، لأكون صادقة ، كنت خائفة من الأشجار. |
Ben ağaçları hatırlıyorum. çok ağaç vardı. | Open Subtitles | أتذكر الأشجار، كان هناك كثيرًا من الأشجار |
Orada gördüğünüz toprağın tümü aslında benim yiyeceklerim, restoranımda üretiliyor, ve fırtınada devrilen ağaçları, şarap fıçılarını ve bu gibi şeyleri kullanarak yaptığım bu tüplerde üretiliyor | TED | كل التربة التي ترونها هناك هي في الأساس طعام، تم توليدها من المطعم، وتنمو داخل هذه الأحواض، التي صنعتها من الأشجار التي أقتلعتها العواصف وبراميل النبيذ وأشياء أخري عديدة. |
Bu diyar sırf ağaçlar ve sudan oluşsa bile onu fethedeceğiz! | Open Subtitles | حتى إن كانت هذه الأرض من الأشجار والمياه فقط، فسوف نغزوها |
Güneş parlarken ve ağaçlar muhteşem yapraklarla doluyken yazı ders çalışarak geçirmeyi planladım. | Open Subtitles | ومع شروق الشمس والأوراق الساقطة من الأشجار خططت أن أقضي الصيف في المذاكرة |
Ve eve gelip keşfediyorsunuz ki Avrupa ve Kuzey Amerika'daki ağaçların %80'i yapraklarını kaybetmişler. | TED | وعندما تأتي للمنزل , تكتشف أن 80 في المئة من الأشجار في أمريكا الشمالية وأوروبا أسقطت أوراقها |
Hiçliğin ortasındaki bir grup ağacın içinde o koruda böyle sürünmüş. | Open Subtitles | وزحف في الوحل بين مجموعة من الأشجار في منتصف مكان مجهول |
Ağaçlara varmak üzereyiz, nasıl? | Open Subtitles | نحن قريبين من الأشجار , أليس كذلك ؟ |
Güneye doğru yolculuğumuzdaki ilk çıplak kara parçası tundra olarak bilinen soğuk ve ağaçsız bir yaban hayatı. | Open Subtitles | أول يابسة جرداء نبلغها في رحلتنا صوب الجنوب هي بريةٌ مكشوفة تخلو من الأشجار تُدعى بالتندرا |
Bu kadar büyük bir ağaçtan çok fazla kereste çıkıyor olmalı. | Open Subtitles | أنتم يجب أن تحصلوا على الكثير من الخشب من الأشجار الكبيرة |
Son durağı Meksika ve ufak, özel bir ağaç türü. | Open Subtitles | وجهتها، هي المكسيك، وتحديداً مجموعة صغيرة وخاّصة من الأشجار. |
Neredeyse ağaçlardayız. | Open Subtitles | نحن قريبين من الأشجار , أليس كذلك ؟ |