Yüzyıllara dayanan düşmanlık, on yıllarca süren şiddet ve binlerce can kaybına rağmen, 1998'de tarihi bir anlaşamayla neticeye ulaştırıldı. | TED | رغم قرون من العداء وعقود من العنف والآلاف من القتلى والضحايا في عام 1998 ظهر حل حيث عقدت اتفاقية تاريخية |
İşin aslı, dünyamızdaki fakirler her türlü şiddet sistemine kısılmış durumda. | TED | في الحقيقة، إن الفقراء في عالمنا محاصرون بمنظومة كاملة من العنف. |
Yani bu gene sahipseniz, ve oldukça fazla şiddet görmüşseniz belirli bir durumda, bu tam anlamıyla felakete davetiye çıkarmaktır | TED | ولذا، اذا كان لديك ذلك الجين، ورأيت الكثير من العنف في وضع معيّن ، هذا هو وصف الكارثة، كارثة مطلقة. |
Bu tür şiddetin bizi gerçekten duyarsızlaştırıyor mu, merak ediyorum. | Open Subtitles | اتسائل ان كان هذا النوع من العنف يحجر مشاعرنا حقاً |
Yalnız bir karmaşa var, şiddetten nefret etmiyoruz, onun yanlış türünden nefret ediyoruz. | TED | ولكن هناك مشكلة، وهي أننا لا نكره العنف، ولكن نكره النوع الخاطئ من العنف. |
Geçmişe dönüp baktığımızda, dünya tarihinin şiddetle dolu olduğu çok açık. | Open Subtitles | إذا نظرنا إلى الوراء فمن الواضح أن تاريخ العالم هو تاريخ من العنف |
Bilirsin, çok şiddet vat ve ben de hayatımda şiddet istemiyorum. | Open Subtitles | الأمر يتعلق بالكثير من العنف, وأنا لا أريد العنف في حياتي |
Bu ülkede bu kadar çok şiddet olmasının sebebi sizsiniz | Open Subtitles | و غلطتكم ان لدينا الكثير من العنف في هذه البلد |
Genç Eşcinsel, şimdi bir sonraki kontrol noktasına kadar şiddet korkusu yaşamadan ilerleyebilirsin. | Open Subtitles | بأمكان الشبان الشاذين أن ينتقلوا الى المرحلة التالية بدون أي خوف من العنف. |
Aferin sana. Etrafta bu kadar şiddet varken bunu yapabilmen zor olmuştur. | Open Subtitles | هنيئاً لك، لابد أن ذلك كان صعباً بكونك محاطاً بالكثير من العنف. |
Burada her ne olduysa daha fazla şiddet hiçbir şeyi çözmez. | Open Subtitles | أياً كان ما حدث هنا، فالمزيد من العنف ليس هُو الحل. |
Öncelikle söylemeliyim ki, ufacık bir aile içi şiddet bile kabul edilemez. | Open Subtitles | في البداية.. دعوني أقول بأن ولا جزء من العنف المنزلي يعتبر مقبول. |
Öncelikle söylemeliyim ki, ufacık bir aile içi şiddet bile kabul edilemez. | Open Subtitles | في البداية.. دعوني أقول بأن ولا جزء من العنف المنزلي يعتبر مقبول. |
Bu yapay hiyerarşiyi sürdürmek için muazzam bir şiddet gerekiyordu çünkü insanların özgür olma isteğine karşı geliyordu. | TED | هذا التسلسل المصطنع، لأنه يتعارض مع رغبات الإنسان في أن يكون حرًا، يتطلب كمًّا هائلًا من العنف للحفاظ عليه. |
Tipik bir aile içi şiddet sağ kalanı gibi görünmüyorum. | TED | أنا لا أشبه الصورة النمطية لناجية من العنف الأسري. |
Çünkü öyle görünüyor ki ben tipik bir aile içi şiddet kurbanıyım ve tipik bir şiddet sağ kalanıyım. | TED | لأنه تبين أنني ضحية نمطية جدا للعنف الأسري وناجية نمطية من العنف الأسري. |
Ve cevap ise, şiddet olgusunun varlığını, şiddetin, şiddetle körüklenmiş olması ortaya koyuyordu. | TED | ووضح أن المتنبيء الأكبر لحالة من العنف هي حالة سابقة للعنف. |
şiddetin erken işaretlerini fark edin ve özenle müdahale edin; onu azaltın, kurbanlara güvenli bir çıkış yolu gösterin. | TED | تعرفوا على العلامات المبكرة من العنف وتدخلوا بضمير خففوه، أروا الضحايا طريق آمن للخروج. |
Çok çalışkan. Politikada yeni ve şiddetten korkuyor. | Open Subtitles | ـ مجد، ولكنه ساذج سياسياً، ويفزع من العنف |
Güneş sistemimizin şiddetle dolu uzun bir hikayesi var. | Open Subtitles | نظامنا الشمسي لديه تاريخ طويل من العنف |
Bazıları için, korkulan seçim şiddeti öncesinde, sadece mahalle dayanışması oluşturmaktı. | TED | وكان للبعض بمثابة بناء حي متماسك قبل الخوف من العنف الانتخابي. |