Çok yazık olmuş Bay Barrett. Ben de Sevinçten havalara uçmuyorum. | Open Subtitles | ـ هذا سيء الحظ جدا ،سيد باريت ـ لا أطير من الفرح بالضبط |
Bebek, Sevinçten havalara uçan tüm diğer anne adayları gibi değilsem özür dilerim. | Open Subtitles | و يجب ألا تأخذ الموضوع شخصي أيها الطفل. إن كنت لا أبدو ككل الأمهات. يقفزن من الفرح. |
Çocuklar, babalarının annelerini bırakıp sana yazdığı şarkıyı duyunca Sevinçten zıplayacaklar. | Open Subtitles | سيطيرون من الفرح عند سماعهم الأغنية التي كتبها والدهم بعد رحيل أمهــم |
Dolayısıyla yine çok bir neşe veya keyif olduğu söylenemez. | TED | إذاً مرة أخرى، لم يكن هناك الكثير من الفرح أو المتعة لتحصل عليها. |
Bu kadar neşe ve mutluluk veren birini. | Open Subtitles | واحدة يمكنها أن تعطينى الكثير من الفرح والسعادة. |
Vatandaşlar arasında bir sevinç dalgası oluştu. | Open Subtitles | بهذا الخبر غمرت موجة من الفرح اوساط الشعب |
Bizim şef doktor olduğunu duyunca Sevinçten aklını yitirdi. | Open Subtitles | قائدنا، عندما سمع أنها لديها رخصة طبية فقد عقله من الفرح |
Seni bulduğumuzda Sevinçten ağlamıştı resmen. | Open Subtitles | لقد بكت من الفرح عندما .أعطتك القميص حينها |
Ama birkaç çekinceye rağmen bu konuyu, çok büyük bir Sevinçten ayrı tutabiliriz sanırım. | Open Subtitles | ولكن على الرغم من بعض السلبيات اعتقد اننا في الواقع نستطيع ان نخرج من هذا بقدر هائل من الفرح |
Bir çocuk Sevinçten çok, acı getirdiğinde ne kalır ki? | Open Subtitles | عندما يجلب طفل المزيد من الألم بدلاً من الفرح ما الذي يبقى ؟ |
Annemin beni gördüğünde Sevinçten ölmesinden korkuyorum. | Open Subtitles | أنا خائف عندما تراني امي أن يتوقف قلبها من الفرح |
Küçük bir kızken bir gün kralın misafiri olacağımı bana söyleseydin... - ...Sevinçten kalbim yerine sığmazdı. | Open Subtitles | لو أخبرتني لمّا كنتُ طفله، أنني ذات يوم سأكون ضيفة الملك، لكان إنفجر قلبي من الفرح. |
O yüzden onu hastaneden çıkarmaya gittiğimde tam anlamıyla Sevinçten havalara uçuyordum. | Open Subtitles | لذلك ذهبت للمستشفى لاصطحابها، وكنت أطير من الفرح بمعنى الكلمة. |
Bouvier ve Kennedy'lerin beraber yedikleri ilk yemekte de benzer bir neşe ve olağanüstü durum hissi mevcuttu. | Open Subtitles | انا أتخيل ذلك , عندما البوفريز و آلكيندي كسروا الخبز لأول مرة كان هنالك شعور مماثل من الفرح والاستعجال |
Etrafa saçabildiğim kadar neşe ve mutluluk saçmaya çalışacağım. | Open Subtitles | سأنشر الكثير من الفرح والسعادة قدر ما أستطيع. |
İnsanların hayatına çok fazla neşe ve umut getiriyoruz. | Open Subtitles | نبعث الكثير من الفرح والأمل في حياة الناس |
Philip ile tanışmak hayatıma çok fazla neşe, aşk, gerçeklik getirdi, beni o izole halimden çekip çıkardı. | TED | فقد جلبت ليَ مقابلة "فيليب" الكثير من الفرح والحبّ والحقيقةِ إلى حياتي، وأخرجتني من العُزلة. |
Eğer sizin sıkıcı yaşamlarınıza bir parça neşe getirebildiysek çok sıkı ve zorlu çalışmalarımızın boşa gitmediğini hissetmekten mutlu olacağız. | Open Subtitles | اذا ادخلنا القليل من الفرح بحياتكم البائسة هذا يجعلنا نشعر ومن خلال العمل الصعب... ان جهودنا لم تذهب سدى... |
O zamanlar oto dizaynında çok sevinç vardı, | Open Subtitles | كان هناك الكثير من الفرح في تصميم السيارات في ذلك الوقت، |
sevinç miydi? | Open Subtitles | هل كان مفرح؟ لا، شيء أكثر من الفرح |
Çok büyük sevinç de var. | Open Subtitles | هناك الكثير من الفرح. |