Kudüs'e çok yakın olan Wallajeh adlı bir köyde, halk Budrus'a çok benzeyen bir vaziyetle karşı karşıya kaldılar. | TED | في قرية تدعى ولاجه، التي تقع قريبة جدا من القدس ، وكان المجتمع يواجه محنة مشابهة جدا لبدرس. |
Trafik gerçekten berbattı ve biz şehrin diğer ucundan, Kudüs'ün kuzeyinden yola çıkmıştık. | TED | كانت حركة المرور مروعة ، وكنا قادمون بسيارة الاسعاف من الجانب الآخر من المدينة في الجزء الشمالي من القدس. |
Bana yaşadığı Kudüs'ten bir Ortadoğu yemeği getirdi; ben de ona koşer çikolata getirdim ve "Tanrı Yahudilerden nefret ediyor" pankartı tuttum. | TED | أحضر لي حلويات شرق أوسطية من القدس حيث يعيش، وأحضرت له شكولاتة كوشير مع لافتةٍ في يدي مكتوب عليها "الرب يكره اليهود." |
Haberi şurdaki gezginler Kudüs'ten getirmiş. | Open Subtitles | هؤلاء المسافرين فقط جلبوا الأخبار من القدس |
Kudüs'den geliyorsunuz ve Tel Aviv'de bir düğün merasimine katılacaksınız. | Open Subtitles | أما إذا سئلتم وأنتم تتجولون في شوارع تل أبيب فردوا بأنكم من القدس واتيتم لحضور عرس |
Kudüs'ten bir akrabamla evlenip evlenmediğimi sorup duruyorlar. | Open Subtitles | هل نسبائك من القدس ؟ و سألوني اذا كنت متزوجة من اجنبي ؟ |
Kudüs'ü, üzerinde çalışmak için bu kadar heyecan verici bir yer yapan şey birbiri ardına gelen işgaller aslında. | Open Subtitles | من الاشياء التي تجعل من القدس مكان مثير للعمل هي تراكم الطبقات فوق بعضها البعض. |
Güneye doğru, Kudüs'ten Gazze'ye inen çöl yoluna git. | Open Subtitles | الذهاب إلى الجنوب، إلى الطريق الصحراوي المؤدي من القدس إلى غزة. |
1972'de, Kudüs'ten iki rahip bu olayı yakalamayı başardı. | Open Subtitles | في عام 1972 اثنين من الكهنة من القدس تمكنا من تسجيل هذا الحدث |
Gönüllülerden biri birkaç yıl önce kendi babam kalp krizinden fenalaştığında, babamı kurtarmak için olay yerine koşmuştu, o gönüllü Hatzallah'a katılmak için ilk eğitim alanlardan biriydi ve aynı zamanda Doğu Kudüs'ten gelen bir müslüman gönüllüydü. | TED | عندما أنهار والدي منذ بضع سنوات بسبب سكتة قلبية كان أحد أول المتطوعين الذي وصل لكي يحاول إنقاذ والدي أحد هؤلاء المتطوعين المسلمين من القدس الشرقية الذي كان في أول دورة أسست للانضمام إلى هاتزالة. |
O anda, Kudüs'ten dönen seyyâhların hikâyelerinden ilham alan bağımsız Norman şövalyeler Akdeniz'e gittiler. | TED | قامت مجموعات مستقلة من فرسان النورمان في هذا الوقت بالسفر إلى البحر الأبيض المتوسط، مستلهمين حكايات الحجيج القادمين من القدس. |
Seyyar satıcı Kudüs'ten yeni gelmiş. | Open Subtitles | هذا البائع المتجول جاء من القدس حديثا |
Seni Kudüs'e süreceğim, kâfir Sarazen! | Open Subtitles | لقد أخرجتك من القدس أيها العربي الكافر |
Geçen sene Kudüs'te aforoz edildi tanrının evini yapacak kadar iyi.. | Open Subtitles | لقد طرد السنة السابقة من القدس. جيد بما فية الكفاية لبناء بيت اللة... |
Kudüs'ten bir Piskopos bu buluşmanın kaydını tutmuştu ve bu kayıt gizlenmişti. | Open Subtitles | اسقف من "القدس" كتب عما حدث في ذلك الاجتماع لقد كانت مخبئه بسريه |
Zira biz Yahudiler için, Kudüs'ten daha yüksekte bir yer yoktur. | Open Subtitles | وبالنسبه الينا -اليهود- لا يوجد مكان اعلي منزله من القدس |
Başka hiçbir yerde bunu Kudüs'teki kadar göremezsiniz. | Open Subtitles | هذا يتجلي واضحا أكثر من القدس. |
Kudüs'ten geldiğini anlarlarsa seni lime lime ederler. | Open Subtitles | اذا اكتشفوا انك من القدس... ...سوف يمزقونك الى اشلاء |
Kudüs'ten gelenlerin çoğu, Samiri kentlerden uzak durur. | Open Subtitles | اغلب الناس الذي اتوا من القدس تجنبوا مدن السامري... |
Artık Kudüs yok! | Open Subtitles | ليس هناك المزيد من القدس |