Bu iki şeyin birleşimi bu tür salonlara daha farklı bir müzik türünün daha iyi uyduğu anlamına geldi. | TED | إندماج هذين العاملين معاً كان يعني أن نوعاً مختلفاً من الموسيقى سيتلائم بشكل مثالي مع هذا النوع من القاعات. |
Bu yüzden, 1 6. yüzyılda müzik, mezar ve höyüklerde | Open Subtitles | هذا سبب أن كثير من الموسيقى كانت تعزف فى الأقبية |
Bu tarz müzik hakkında çok fazla bilgi sahibi olmayabilirsin. | Open Subtitles | يبدو ان الانسه دوو ري لاتحب هذا النوع من الموسيقى |
Eğer gerçekten müziğin oraya gitmesini istiyorsam, benim için bunu yapmanın en iyi yolu dinlemek. | TED | إن أردت حقا من الموسيقى أن تذهب هناك، أحسن طريقة للقيام بذلك هي أن أستمع. |
Bence, bu müziğin samimi, kişisel olan yönü. | TED | بالنسبة لي فان هذا هو الجانب الشخصي و الحميم من الموسيقى |
Sıradan müzikler neyse de harika olanlar canımı sıkıyor. | Open Subtitles | انا لا مانع لدىّ من الموسيقى العادية, انها مادة رائعة تسبب الملل لى |
Muhtemelen merak ediyorsunuz o damak tadı neymiş, ne tarz müzik severim ben? | Open Subtitles | لذا، أظن بأنكم تتساءلون ما طبيعة تلك اللمسة أي نوع من الموسيقى أحب؟ |
Bu müziği yepyeni müzik türlerine dönüştürdüler. | TED | وقد قاموا بتحويل تلك الموسيقى إلى أنواع جديدة تمامًا من الموسيقى. |
Ama kesinlikle müzik bunun için tasarlanmamıştır. | TED | لكن ذلك بالتأكيد ليس المقصود من الموسيقى. |
Konuşma öncesinde biraz müzik olacağını fark etmedim. | TED | لم أدرك أنه سيكون هناك القليل من الموسيقى قبل. |
Bu ise sanatın tamamen yeni bir şeklini keşfettiğimiz nokta, kulaklarımızın şu an duyamadığı bir müzik türü. | TED | وربما هذا هو التاريخ الذي سنكتشف فيه نوعاً آخرَ جديداً كليّاً من الفن، نوعاً جديداً من الموسيقى لم تسمعه أذن من قبل. |
Fakat, değişik müzik tarzlarıyla ilgilenen büyük miktarda insan çeşitliliğine de sahipsiniz ayrıca. | TED | ولكنك أيضاً تجد تنوعاً هائلاً من الأشخاص المهتمين بأنواع مختلفة من الموسيقى. |
Sigara içip içmediklerini, ne tür müzik sevdiklerini, yolculuğa köpeklerini getirip getirmeyeceklerini görebiliyorsunuz. | TED | يمكنكم رؤية إن كان الشخص مُدخن، ومعرفة أي نوع من الموسيقى يحبون، يمكنكم رؤية إن كانوا سيحضروا كلبهم معهم في الركوب. |
Güncel araştırmalara göre, insanlar genellikle müziğin tekrar eden kısımlarını duyduklarında dans edip ritm tutmaya başlıyorlar. | TED | الدراسات الحديثة أظهرت أنه عند سماع الناس لقطعة من الموسيقى تتكرر فانهم غالبا يتحركون على ايقاعها |
Ve müziğin iyileştiriciliğiyle ilgili başka vakalar var mıydı, merak ettim. | TED | وتساءلت إنْ كان هناك أي حالات أخرى من الموسيقى الطبية. |
Benim rütbemi takmış ve bana çok benzeyen biri az önce bu müziğin uygun olmadığını söylemedi mi? | Open Subtitles | حسنا ,هل ارتدى شخصا ما الملابس الرسمى خاصتى ويحاول ان يقوم بحركات كى يقلدنى فقط قلت ان هذا النوع من الموسيقى غير ملائم؟ |
Teğmenim, birazcık müziğin kimseye zarar getirmeyeceği yönünde komutanı ikna ettim. | Open Subtitles | ملازم, لقد أقنعت ولىّ العهد بأن القليل من الموسيقى لن تضرّ أحد |
Ayrıca, normal müzikler çalacaksın. | Open Subtitles | اضف لذلك , انت مقيد بتشغيل الانواع التقليدية من الموسيقى |
*Bu da Travis Tritt'in en iyi hitlerinden biri.* *Yarım saat kesintisiz müziğe devam edeceğiz.* | Open Subtitles | دعونا نستمر في نصف ساعة من الموسيقى بدون انقطاع |
Eklektiğim derken, bir çok farklı tarzda müzikten... hoşlandığımı anlatmak istedim. | Open Subtitles | الأفضل أنني أعني أنا أحب أنواع مختلفة من الموسيقى |