İkisi de, sanayiyi ve semt sakinlerini birbirine oldukça yakın tutan nehir kıyısı toplulukları. | TED | كلا المجتمعين على ضفاف النهر ويضمان كلاً من الصناعات والسكان على مقربة من بعضهم البعض |
Koronavirüsler en çok, insanların birbirine yakın olduğu kapalı alanlarda yayılır. | TED | تنتقل فيروسات الكورونا بشكل أفضل في الأماكن المغلقة، التي يكون فيها الناس قريبين من بعضهم البعض. |
Bazılarından hemen yapmalarını istedik, | TED | وطلبنا من بعضهم القيام بهذه المهمة فوراً. |
Açıkçası, beş string teorisi birden çok fazla olduğundan, onların Bazılarından kurtulmaya çalışabilirim diye düşündüm. | Open Subtitles | وفى الحقيقة,لأن خمس نظريات خيط كانت كثيرة فكرت أن أحاول التخلص من بعضهم. |
Ama şehirde en azından Birbirlerine yakın yaşarlar. | TED | ولكن على الأقل في المدينة، فإنهم يعيشون بالقرب من بعضهم. |
Ve bu kesinlikle harikaydı, öğrenciler birbirlerinden öğreniyorlar ve bize öğreterek öğrediklerini söylüyorlar. | TED | حقاً كان ذلك مذهلاً، حين يتعلم الطلاب من بعضهم البعض، وحين يخبروننا انهم يتعلمون ايضاً من خلال التدريس. |
Proculis'teki her ruh Dünya'daki insanların birbirine karşı duyduğu nefret ve öfkeden kurtulmuştur. | Open Subtitles | كل من يعيشون فى بروكليوس قد تحرروا من الكراهية أهل الأرض يبدون خائفين من بعضهم البعض |
Erkeklerle kızlar birbirine 20 cm. Den fazla yaklaşmayacak. | Open Subtitles | يمنع على الفتيان والفتيات أن يقتربوا من بعضهم لمسافة أقل من 8 بوصات |
Hayır, bizim yaptığımız onları birbirine düşürmek için bir neden vermek. | Open Subtitles | لا, ما سنفعله هو إعطائهم الوسيلة للتخلص من بعضهم البعض. |
Nesillerdir insanların birbirine yeterince doyamadığını görüyorum, sadece ve sadece Birbirlerine belli mesafede ulaşabiliyorlar, kontrol edebildikleri miktarlarda. | TED | على امتداد الأجيال، أرى أن الناس لا يستطيعون الاكتفاء من بعضهم البعض، لو، وفقط لو أمكنهم أن يصلوا إلى بعضهم البعض عن بعد، بالقدر الذي يستطيعون التحكم فيه. |
Pozitif elektrik yüklü olmaları sebebiyle birbirini iten iki proton arasında herhangi bir etkileşim olabilmesi için onları birbirine yeterince yaklaştırmak gerekir. | Open Subtitles | هناك شروط لحدوث التفاعل بين البروتونات ذات الشحنة الموجبة والتى ستتنافر مع بعضها فعليك أن تجعلهم بمسافة قريبة جداً من بعضهم |
Bazılarından büyük adamsın. | Open Subtitles | حسنا , إنك ذو عقل أكبر من بعضهم |
Bazılarından iyiyimdir tabii. | Open Subtitles | أعني ، أنا أفضل من بعضهم |
... ayrıca Afrika'nın heryerinde bulundukları için. bu canlıların, nasıl yapıldığını Birbirlerine öğrettiklerinin kanıtı. | Open Subtitles | ولأنه عُثِر عليها في كل مكان من أفريقيا فقد تبين أن هؤلاء القوم كانوا قادرين على التعلم من بعضهم البعض سر صناعتها |
Çiftlerin Birbirlerine bu kadar yakın olup birbirlerinin cümlelerini tamamlayabilmeleri inanılmazdır. | Open Subtitles | من المدهش أن بعض الأشخاص قريبون جداً من بعضهم لدرجة أنهم ينهون جملة بعضهم |
Ben karakterlerin Birbirlerine altın puanlar için garip davrandığı bir video oyunu tasarlamak için doğmuşum. | Open Subtitles | لقد خلقت لأصمم لعبة فيديو، حيث يحصل الأشخاص على النقاط بالاستغراب من بعضهم البعض |
Yani, birbirlerinden öğreniyorlar. Ve araştırma bunu doğruluyor. | TED | إذاً فأنهم يتعلمون من بعضهم البعض. والبحوث تشهد على ذلك. |
Bu organizatörler, birbirlerini görüyor ve birbirlerinden öğreniyorlar. | TED | وهؤلاء المنظمون يشاهدون بعضهم البعض .. ويتعلمون من بعضهم البعض |
Demek bestecilerin hepsi birbirlerinden bir şeyler çalıyor. | Open Subtitles | حسناً، هؤلاء الموسيقيين أعتقد أنهم يسرقون من بعضهم البعض. |