Fotosentez olayını modifiye ederek güneş ışığı kullanarak hidrojen üretmeye çalışıyoruz. | TED | نحن نحاول تعديل التركيب الضوئي لإنتاج الهيدروجين مباشرة من ضوء الشمس. |
Bizim de bu sıkıntılı dünyada bolca güneş ışığına ihtiyacımız var. | TED | و نحن بحاجة إلى الكثير من ضوء الشمس في هذا العالم المضطرب. |
güneş ışığının güneş yanmasına neden olan ve cilt kanseri riskini artıran yüksek enerjili kısım budur. | TED | وهي الجزء ذو الطاقة العالية من ضوء الشمس التي تسبب الحروق وترفع من احتمال الإصابة بسرطان الجلد. |
Ve ihtiyacımız olanın onbin katı daha fazla güneş ışığı var. | TED | وهناك 10 آلاف ضعف عن احتياجنا من ضوء الشمس |
Bu durumda, kişi telefonu alır, gün ışığının konumunu yiyecek hazırlığını yaptığı tezgaha göre konumlayabilir. Kişi bu işle meşgul olduğu sürece | TED | في هذه الحالة، تقوم هي بأخذ هاتفها، وتستطيع أن تخطط لتحضير الطعام في المطبخ إلى مكان محدد من ضوء الشمس. |
güneş'in yaydığı ışık tayfının fotoğrafı. | TED | في الواقع هذه صورة للطيف الضوئي المنبعث من ضوء الشمس |
Tanrım, bu bitki daha çok güneş görmeye başlamazsa, baharı göremeyecek. | Open Subtitles | يا إلهي، إن لم تحصل هذه النبتة الصغيرة على المزيد من ضوء الشمس لن ترى الربيع مجددا |
İnanamıyorum, şu bitki nihayet doğru dürüst güneş gördü. | Open Subtitles | لا أظن بأن هذه النبتة لم تحصل إلا على ومضات من ضوء الشمس طوال اليوم |
Hadi o zaman bol bol güneş aldıralım! | Open Subtitles | حسناً لنعطي صغيرتنا كل ما تحتاج من ضوء الشمس |
24 saat boyunca parlayan güneş ışığı Otların büyümesini sağlar. | Open Subtitles | أعشاب تظهر،وتتزود بـ 24 ساعة من ضوء الشمس يومياً. |
Sihir yapabildiğimiz için yardım edebiliyoruz. Ben de bir güneş topu üzerinde çalışıyorum. | Open Subtitles | نحن نساعد لأننا نمارس السحر أنا أعمل علي خلق كرة سحرية من ضوء الشمس |
İşte güneş ışığı gibi bir tebessüm. | Open Subtitles | و أتمنى أن الأن ها هى الإبتسامة المصنوعة من ضوء الشمس |
Şöyle diyeyim, bir şey yanıyordu ve sebebi güneş değildi. | Open Subtitles | لنقل فقط أن شيئاً ما كان يحترق و لم يكن من ضوء الشمس |
güneş ışığının %2'sinden azı zemine ulaşabilir. | Open Subtitles | أقل من إثنين بالمئة من ضوء الشمس يصل للأرض. |
Üzerindeki gölgelik o kadar kalın ki, çok az güneş ışığı aşağı ulaşabiliyor. | Open Subtitles | الغطاء فوقها كبير جدا ممّا يمكّن القليل من ضوء الشمس لاختراقها |
Yeterince güneş almıyorsun. | Open Subtitles | إنّكِ لا تتحصلي على ما يكفيكِ من ضوء الشمس |
Yeterince güneş almıyorsun. | Open Subtitles | إنّكِ لا تتحصلي على ما يكفيكِ من ضوء الشمس |
Dunya üzerine duşen guneş ışığının yüzde 0.03'ünü enerjiye çevirebilirsek 2030'a kadar olan ihtiyacimizi karşılayabiliriz. | TED | إذا استطعنا تحويل 0.03 % من ضوء الشمس الذي يسقط على الأرض إلى طاقة، يمكننا الوفاء باحتياجاتنا المتوقعة بحلول عام 2030. |