Boğulmuş. Soluk borusu ezilmiş. | Open Subtitles | إختناق ، القصبة الهوائية مُحطمة |
Adam kafatası ezilmiş bir halde bulundu. | Open Subtitles | الرجل خرج مع جمجمة مُحطمة |
Saat 12 civarında devriye gezen polis arabası camın kırık olduğunu görmüş. | Open Subtitles | منْ الذى وجدهُ؟ حسناً, عامل المرآب حينما رجع وجد النافذة مُحطمة فى تمام 12 صباحاً. |
Sandalyenin sağ kolluğu kırık, üzerinde boğuşmadan kalma tırnak izleri var. | Open Subtitles | الذراع الأيمن للكرسي مُحطمة تظهر علامات واضحة للصِراع |
Annem mahvolmuş durumda. Onu liderlikten almak istediler. | Open Subtitles | والدتي مُحطمة كليّا ، إنهم حاولوا أنّ يعزلوها من القيادة. |
Sarhoş, mahvolmuş ve sutyensiz gözüküyor. | Open Subtitles | تبدو ثملة و مُحطمة و لا ترتدى صدرية |
Kızının harap olduğu ve terk ettiği. | Open Subtitles | ابنته كانت مُحطمة للغاية وتركتهُ وحيدًا. |
Sürücü tarafının sol arka tarafı maffolmuş, sürücü tarafındaki ön tekerlek ezilmiş. | Open Subtitles | {\pos(190,220)} "وودسايد)، (كوينز))." إنبعاج في الخلف من جانب السائق، عجلة السائق الأماميّة مُحطمة... |
kırık kasa ve paslanmış varillerle kapatılmış yola geldiğimizde, adamlarıma yolu açmaları için emir verdim. | Open Subtitles | عندما تعثرنا بحواجز مُرتجلة في الطريق تتكون من صناديق مُحطمة وبراميل صدئة ، طلبت من رجال إخلاء الطريق منها |
Polis seni kırık farından dolayı Turpike'da durdurdu. | Open Subtitles | ...حسنا،لقد تخطيت حاجز الأمن أضواء خلفية مُحطمة |
Ama sanırım kırık kalmasından ben sorumluyum. | Open Subtitles | ولكن أعتقد أنه من المفترض أن أظل مُحطمة |
Yani onu görmeliydiniz, harap halde. | Open Subtitles | أعني , كان عليك ان تراها لقد كان مُحطمة |
Onu teslim aldığımızda karısı harap olmuştu. | Open Subtitles | فباتت زوجته مُحطمة الفؤاد ... |