Bu mümkün değil, ellerim arkadan bağlıydı. | Open Subtitles | هذا غيرُ مُمكِن كانت يداي مُقيدتان خلفَ ظَهري |
Ve Hamid Khan olayında, bunun mümkün olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | و في حالَة حامد خان لستُ واثِقَة أن هذا مُمكِن |
Geleceğe zaman yolculuğu yapmanın mümkün olduğunu gördük. Ama bu tek yönlü bir seyahat. | Open Subtitles | لقد رأينا أن السفر عبر الزمن .إلى المُستقبَل البعيد مُمكِن |
Geleceğe yolculuk yapmak mümkün. | Open Subtitles | السفر عبر الزمن إلى المُستقبل مُمكِن |
Bu işte benim yaşıma geldiğinde, mümkün olduğu kadar yeteneğinin olması iyi bir şey. | Open Subtitles | أتعرفي، عندما تصلين لِمثل ... عُمري في هذا المجال فسوف يُساعِدك ذلك على إكتِساب مهاراتٍ بأكبرِ قدرٍ مُمكِن |
Bilmiyorum. Günümüzde her şey mümkün. | Open Subtitles | لا أدري، اليوم كُل شيء مُمكِن |
O yüzden hızlı hareket etmek ve mümkün olduğunca ifşa olmamaya çalışmak yapılabilecek en iyi şeydir. | Open Subtitles | {\cH318BCB\3cH2A2AAB}{\pos(192,210)} فَمِن المُعتادِ، الأفضل أن تتحرّك بسرعةٍ {\cH318BCB\3cH2A2AAB}{\pos(192,210)} وتبقى مكشوفاً بأقلِ وقتٍ مُمكِن |
- Bu mümkün değil. | Open Subtitles | -هذا غير مُمكِن . |
mümkün. | Open Subtitles | إنه مُمكِن. |
Bu mümkün, | Open Subtitles | إنَّه مُمكِن. |