Evet, ama aramamın sebebi bu değil. Hemen buraya gelmen gerek. | Open Subtitles | نعم، ولكن هذا ليس سبب اتصالي احتاجك أن تأتي الى هنا |
Ama şu anda kazıklanmanın sebebi bu değil, sadece eğlenmek istemiştim. | Open Subtitles | لكن هذا ليس سبب لكونك أفسدت الأمر، لقد كنتُ أمرح وحسب. |
Evet, iyi işlerimizle gurur duyuyoruz. Ama burada olmanın nedeni bu değil. | Open Subtitles | نعم نحن و بكل فخر لكن هذا ليس سبب قدومك الى هنا؟ |
Böyle olanaklara sahip olmaları tabii ki güzel olur fakat şehre gelmelerinin nedeni bu değil, önem verdikleri şey de bu değil. | TED | أعني، سيكون من الجميل أن تحصل على تلك الأشياء، ولكن هذا ليس سبب وجودهم في المدينة، وهذا ليس ما يهمهم. |
Ama burada olma sebebim bu değil. Sana değer veriyorum. Yardım etmek istiyorum. | Open Subtitles | هذا ليس سبب وجودي هنا، إنّي أحفل بك وأريد مساعدتك. |
Sakin ol dostum. Geliş sebebim o değil. | Open Subtitles | هدئ من روعك هذا ليس سبب وجودي هنا |
Phil, ikinci kez söylüyorum. Burada toplanma nedenimiz bu değil. | Open Subtitles | فيل,للمرة الثانية هذا ليس سبب وجودنا هنا |
Savunma avukatlarının anlaşma yapmak için debelenmesi çok eğlenceli ama burada olmanın sebebi bu değil. | Open Subtitles | بقدر ما أنا أستمتع بسماع محامو الدفاع ,يترجوني من أجل عقد صفقة هذا ليس سبب وجودك هنا |
İyi tamam. Cidden, iyi madem. Aslında iyi değil ama gelmemin sebebi bu değil. | Open Subtitles | حسنًا، هذا جيد، كل شيء بخير ليس كل شيء، ولكن هذا ليس سبب وجودي هنا |
Seninle kendi kanımdan olandan daha çok ortak noktam vardı ama seni öldürmeyecek olmamın sebebi bu değil. | Open Subtitles | فبيني وبينك قواسم مشتركة أكثر مما بيني وبين ذرّيتي. لكن هذا ليس سبب كوني لن أقتلك، ولا كونك أخو ابنتي السبب أيضًا. |
Math onu davet etmiş olabilir ama burada olma sebebi bu değil. | Open Subtitles | ربما يكون "ماث" دعاه ولكن هذا ليس سبب وجوده هنا |
Kahvene tuz atmanın sebebi bu değil. | Open Subtitles | لكن هذا ليس سبب وضع الملح في القهو. |
Gitmesinin sebebi bu değil, biliyorum. | Open Subtitles | هذا ليس سبب رحيلها. أنا أعلم ذلك. |
Bildiğim kadarıyla zır delisin. Ama burada olmanın nedeni bu değil. | Open Subtitles | وكل ما اعرفه ، انك تبدو مثل المجنون الريفي ولكن هذا ليس سبب وجودك هنا |
Ama burada olmanın nedeni bu değil. | Open Subtitles | وكل ما اعرفه ، انك تبدو مثل المجنون الريفي ولكن هذا ليس سبب وجودك هنا |
Haklısın, senden uzak duruyordum, ama ayrılışımın nedeni bu değil. | Open Subtitles | أنتي علي حق , لقد كنت أتجنبكِ لكن هذا ليس سبب مغادرتي |
Buraya statü için gelmiş olabilirim ama kalma sebebim bu değil. | Open Subtitles | ولكن عندما اتيتُ إلى هنا كان من أجل المكانه المرموقة، ولكن هذا ليس سبب بقاؤي. |
Ama sizi buraya çağırma sebebim bu değil. | Open Subtitles | لكن هذا ليس سبب دعوتي لكم هنا. |
- Aslında burada olma sebebim o değil. | Open Subtitles | ـ هذا ليس سبب وجودي هنا. |
Bugün burada olma nedenimiz bu değil. | Open Subtitles | هذا ليس سبب وجودنا اليوم. |
O yüzden sordum ama o, bu yüzden gelmedi. | Open Subtitles | طلبت منه المجيء لكن هذا ليس سبب مجيئه هنا |
İyi vakit geçireceğimize eminim. Ama biz, bunun için gelmedik. | Open Subtitles | أنا متاكد اننا سنحظى بوقت طيب لكن هذا ليس سبب قدومنا إلى هنا |
- Bu yüzden bırakmadığımı biliyorsun. - Biliyorum, biliyorum. | Open Subtitles | ـ تعرف أن هذا ليس سبب رحيلي ـ أعلم، أعلم |
Senden arta kalanları yiyeceğim ama ikimizde biliyoruz ki burada olma sebebin bu değil. | Open Subtitles | سآكل هذه السلطة لكن كلانا يعلم ان هذا ليس سبب وجودك هنا |
- Onları kullanmama sebebiniz bu değil. - Öyle mi? | Open Subtitles | هذا ليس سبب إحجامك عن إستخدامهم - لا ؟ |