bu oldukça fazla deneme örneği. | TED | هذا يشكل كمًا كبيرًا من الأمثلة التدريبية |
Ve bu da kariyerlerimiz konusuna neden bu kadar değer verdiğimize dair nedenlerdir. Ve aslında maddi şeylere fazla değer vermemizin. | TED | و هذا يشكل جزءا كبيرا من السبب وراء اهتمامنا الشديد بمهننا وحقيقةً، وراء زيادة اهتمامنا بالسلع المادية |
bu hiç mantıklı değil. Sana mantıklı geliyor mu? | Open Subtitles | هذا لا يشكل أي منطق هل هذا يشكل أي منطقًا؟ |
Kulağa hoş gelmediğini biliyorum, ama bir hikaye üzerinde çalışıyorum ve güvenilir kaynağa göre bir tehdit söz konusu. | Open Subtitles | انا اعرف كيف يبدو كلامي ولكن انا اعمل على قصة ما وهناك مصدر موثوق يدعي ان هذا يشكل تهديدا |
Ve ben bunu devam eden çok büyük bir sorun olarak görüyorum. | TED | وبرأيي أن هذا يشكل مشكلة حقيقية في المستقبل. |
bu gözardı edemeyeceğimiz bir tehlikedir. | Open Subtitles | كما هذا يشكل خطر ، ونحن لا نجرؤ على تجاهله |
bu sizin için çok tehlikeli. Yaptığınız işe inanıyor olmalısınız. | Open Subtitles | هذا يشكل خطرا شديد عليك يجب عليك ان تؤمن بما تفعله |
İşte bu yüzden şef, sanırım bu bir ipucuydu. İpucu! | Open Subtitles | لذلك أعتقد أيها القائد أن كل هذا يشكل تلميحا أو اشارة |
İşte bu yüzden şef, sanırım bu bir ipucuydu. İpucu! | Open Subtitles | لذلك أعتقد أيها القائد أن كل هذا يشكل تلميحا أو اشارة |
bu yeni zımbırtı, şehrin yeni araç yasalarına aykırı | Open Subtitles | إن هذا يشكل إنتهاكاً لرمز عربة المدينة الجديد |
bu durumda haklarını talep edebilirler." | Open Subtitles | وأن هذا يشكل خطراً عليهم فللناس الحق في رفع قضية عليه |
Tamam, eğer bu kadar fark kalırsa, ...bundan senin sorumlu olduğunu söyleyeceğim bende ona. | Open Subtitles | حسنا إذا كان هذا يشكل فارقا سأخبره بأنك أنت المسؤول |
Bence bu haksız hapse giriyor, ben bir avukatım. | Open Subtitles | أظن أن هذا يشكل احتجازا محظورا و أنا محاميه |
Fakat bu noktada, uyum sağlama yeteneğimiz varlığımızı tehlikeye atıyor. | Open Subtitles | لكن عند نقطة معينة، هذا يشكل تهديداً حقيقياً لوجودنا |
Ayrıca sizin için bir önemi varsa, bu hiç kolay bir karar değildi. | Open Subtitles | وإن كان هذا يشكل فرقاً، فهو لم يكن قراراً سهلاً. |
Normalde, bu çok büyük bir haber olurdu. Ama şu anda, çok büyük değil. | Open Subtitles | عادة، هذا يشكل خبراً هاماً لكن بالوقت الراهن، لا يعني الكثير |
Bakın, bu bir hat oluşturuyor ve bu da diğer adaların tehlikede olduğu anlamına geliyor. | Open Subtitles | انظروا، هذا يشكل خط، وهو ما يعني أن أكثر الجزر في خطر |
Biz güzel yapısal bir sanat yaptığını düşünüyoruz. | TED | نعتقد نحن بأن هذا يشكل هيكلا فنيا جميلا. |
Bunlar simetrik bir şekle, başlangıçtaki gibi görünebilmesi için yapabileceğim şeylerdir. | TED | كل هذا يشكل ما يمكن أن أفعل بشكل متماثل حتى أجعله على نفس الهيئة قبل أن أبدأ بتحريكه. |