bu örnekler benim Uganda'da tanık olduğum babamınsa Bihar'da karşılaştığı sorunlara yeni umutlar aşılıyor, yeni çözüm olasılıkları yaratıyor. | TED | هذه الأمثلة تعطي أملا جديداً، وإمكانيات جديدة للمشاكل التي شهدت في أوغندا أو التي واجهها والدي في بيهار. |
bu örnekler önemsiz ve zararsız gözükebilir, ama sinsidirler ve yavaşça kadını insan olarak görmeyi reddeden bir kültürü inşa ederler. | TED | هذه الأمثلة قد تبدو غير منطقية وغير ضارة، لكنها ماكرة، لأنها تنشر ثقافة ترفض مُعاملة المرأة كإنسان. |
Benim bu örneklerde büyüleyici bulduğum şey bizim primat içgüdülerimize tam olarak nasıl dokundukları. | TED | الآن ما أجده رائعاً في هذه الأمثلة هوكيف انهم في الواقع يستفيدون من غرائزنا الأساسية. |
Şimdi tüm bu örneklerde yapı en belirgin güçtür. | TED | وهكذا ، في كل هذه الأمثلة ، التركيب هو العامل المحدد. |
bu örneklerin hepsindeki ortak nokta ise alıcı ve satıcıyı gerçek dünyadan alıp dijital dünyada buluşturma işlevini yerine getirmesi. | TED | ما تشترك به هذه الأمثلة هي نقل هذه الخاصية الأساسية من توافق البائعين والمشترين من العالم الحقيقي إلى العالم الرقمي. |
Tabi ki bu örneklerden biri tarihi Venedik şehri olurdu. | TED | لذلك ، واحد من هذه الأمثلة بطبيعة الحال سيكون مدينة البندقية التاريخية. |
bu örnekler gösteriyor ki mimarlık ve tasarım karmaşık problemleri çözecek güce ve araca sahip. | TED | وتظهر هذه الأمثلة أن العمارة والتصميم لديهم السلطة والوكالة لمعالجة المشاكل المعقدة. |
bu örnekler sadece bu gezegendeki yaşam konusundaki bilgisizliğimize kısa bir bakış. | TED | هذه الأمثلة هي فقط مجرد لمحة لجهلنا بالحياة على هذا الكوكب. |
bu örnekler, düşünmeden gönderilen içeriklerin negatif sonuçlarını programa öğretecek. | Open Subtitles | هذه الأمثلة ستعلّم التطبيق تفادي النتائج السلبيّة للمنشورات العفويّة |
Eğer bu örnekler ben 18 yaşındayken de olsaydı asla Kamerun'u terk etmezdim. Ancak Kongo Basin Enstitüsü sayesinde geri döndüm ve yalnız değilim. | TED | لو كانت هذه الأمثلة موجودة حين كنت في الثامنة عشرة من العمر، لما غادرت أبدًا، لكن وبفضل المبادرات من قبل معهد حوض الكونغو، سأعود، ولكنني لن أعود وحدي. |
bu örnekler bir eğilimi belirtir. | TED | هذه الأمثلة تبين اتجاها. |
bu örnekler bize şunu gösteriyor: Çeşitli Romen dillerinin Latince'den türemesi gibi, İngilizce, İsveççe, Almanca ve pek çok başka dil de kendi ortak ataları olan ve Proto-Cermen adı verilen, M.Ö. 500'lerde konuşulmuş bir dilden türemiştir. | TED | هذه الأمثلة توضح أن اللغات الرومانسية المختلفة قد انحدرت من اللغة اللاتينية بينما انحدرت لغات كالإنجليزية و السويدية و الألمانية و غيرهم من سلفهم المشترك المعروف ببروتو جيرمانيك "الألمانية الأصلية" التي استُخدِمت حوالي عام 500 قبل الميلاد. |
Tüm bu örneklerde tek bir ideal biçim var, çünkü bunlar yapısal açıdan düşünülür. | TED | في كل هذه الأمثلة ، هناك نموذج مثالي واحد ، لأنها صممت على أساس إنشائى. |
Belki şaşırtıcı, fakat tüm bu örneklerin baskın ve ikna edici kanıtları şu ki bu sistem çalışıyor. | TED | لكن الأدلة ربما تثير الدهشة ومقنعة من كل هذه الأمثلة الحديثة |
Şimdi bu örneklerin hepsine aşinayız. | TED | الآن، نحن نألف كل هذه الأمثلة. |
bu örneklerden bazılarını size göstermek istiyorum. | TED | وأريد أن أعرض لكم بعض هذه الأمثلة |
Yapay zekâ da bu örneklerden, kadın okullarına gitmiş olan veya özgeçmişinin herhangi bir yerinde "kadın" kelimesi geçen, -- "kadın futbol takımı" veya "Kadın Mühendisler Derneği" gibi -- özgeçmişlerden kaçınmayı öğrendi. | TED | ومن هذه الأمثلة تعلم الذكاء الاصطناعي أن يتجنب السير الذاتية لأشخاص التحقوا بكليات للنساء أو الذين لديهم كلمة "امرأة" في مكان ما من سيرتهم الذاتية كما في "فريق كرة القدم النسائي" أو "جمعية النساء المهندسات". |