Ben kabinemle görüşene kadar bu konuşmalar askıya alınmak zorunda. | Open Subtitles | هذه المحادثات يجب أن تعلّق حتى أتشاور مع وزارتي. |
Beyler, bu konuşmalar sırasında kendisinden eşim değil, Başkan olarak söz ederseniz sevinirim. | Open Subtitles | أيها السادة, لمصلحة هذه المحادثات أقدر لكم لو أشرتم إليه على انه الرئيس وليس زوجي |
Öyle görünüyor ki empati, bu konuşmaların başarıya ulaşması için çok önemli bir etken ama içten içe karşı çıktığınız biriyle empati kurmak savunmasız hissetmenize de yol açabilir. | TED | وما يظهر هو التعاطف وهو العنصر الأهم لظهور هذه المحادثات على أرض الواقع، ولكن يمكن أن تتعرض للنقد الشديد لتعاطفك مع شخص ما أنت على خلاف كبير معه |
Ben de diğer kişi kadar hassasım, fakat bence -- farklı kişiler dünya hakkında görüşlerini dile getirdiler ve benim görüşüme göre de bu konuşmaların yapılması gerekli. | TED | و أنا ملتهبة مثل الشخص القادم، لكني حقيقة أعتقد -- تعرفون , أن متحدثيين مختلفين أعربوا عن قلقهم من أجل العالم , و إهتمامي أنا يصب في حتمية إقامة هذه المحادثات. |
İşverenlerin çalışanları ile bu konuşmaları yapmaları zorunlu olmalı. | TED | يجب أن يكون إلزامياً على المدراء عمل هذه المحادثات مع موظفيهم. |
Federal bir hakim bu konuşmaları duymanızı istemiyor. | TED | قاض اتحادي لا يريد لكم أن تسمعوا عن هذه المحادثات |
Çin ile yapılan bu görüşmeler büyük önem taşıyor. | Open Subtitles | هذه المحادثات مع الجمهورية الصينية تعتبر بالغة الأهمية |
Belki bu konuşmalar bize kim olduğumuzu gerçekten neyin önemli olduğunu hatırlatır. | TED | ربما تذكرنا هذه المحادثات بما هو مهم. |
bu konuşmalar hakkında yazıyorum. | TED | وأقوم بالكتابة حول هذه المحادثات. |
bu konuşmalar korkunç şekilde yüklü. | TED | إذ إن هذه المحادثات مشحونة وبشكل رهيب. |
Bazen bu konuşmalar tek bir kelimeye iniyor: "Ölümcül." | TED | وفي بعض الأحيان تتلخص هذه المحادثات في كلمة واحدة: "النهاية." |
bu konuşmalar, Çin için büyük önem taşıyor. | Open Subtitles | هذه المحادثات مع الصين لها أهميه قصوى |
(Gülüşmeler) Bazen bu konuşmaların ne kadar gülünç olduğunu unutuyorum. | TED | ! (ضحك) لقد نسيت بالفعل كم هي غريبة هذه المحادثات .. |
Sonra da cep telefonumla interneti tersine çevirerek bu konuşmaları takipçilerime canlı yayınlamaya başladım. | TED | ثم، مع هاتفي الخلوي، لقد انقلبت الإنترنت ضد نفسه وبدأت في البث هذه المحادثات الحية لمتابعى |
Bak, yanına gelmemi istemezsen, gelmem bu konuşmaları gönüllü yapıyorum. | Open Subtitles | إن كنت لا تُريدُني أن آتي لن آتي هذه المحادثات إختياريه |
bu konuşmaları tek başıma yapabileceğimi düşünüyorum. | Open Subtitles | أود أن أفكر أنني يمكن أن يكون هذه المحادثات بمفردي. |
Başta iki taraf da aynı noktada olduğunda bu görüşmeler çok daha etkili oluyor. | Open Subtitles | وجدت أن هذه المحادثات تكون أكثر كفاءة إذا كنا جميعاً على نفس الصفحة من البداية |